4
Yorum
24
Beğeni
0,0
Puan
2271
Okunma

ve taş suyu deldiğinde
tüm birikintinin kimliğini yaraladı
acı hayat
mühürlü kelimeler yasladığında kıyısına ıslaklığın
topluca kutsandı doğa ananın sırları
...
hey rahmi oğul yeşiller doğuran
üstüne yağan yağmurun rengine geldi toprak
toprak ki göğsünde selamladı karınca duasını
ve pembe ayinler işleyen kızlar
üzerinize bağışlanıyor aşk saydamlığı
giyin gözlerinize müjdeleri
baktığınız her yer ulu birer çocuk olmalı
hey kavanozun dibinden bana bakan duvar
pütürlü dilinle dokunduğun rüzgarı koy ıslak uykuna
çağırdığım çiçekler tamda ayaklarının dibinde açmalı
birazdan gecenin üşümesi açılacak sokakların ufkuna
sonrası tüm acılığıyla çalacak çan sesli zaman
bari irkilmesin ölüsü insanın
yaşadıklarıyla yeterince kirlendiğinde dünya
kocaman bir pencereden doğacak vicdan
tenlerini yaktığında soluyan kadavraların
gözle görülmeyen bir aşk yağacak akıl kuraklığına
hey Hiroşima yanığı utanç
gir korkunun koynuna
uyu ağlayan ateşin boş tapınmasında
belkide rüyalar geçecek bunların ortasındaki yoldan
ikiye ayrılan çağın her iki yakasında
farklı duracak düşünmek
sevmek
itibarı zedeli görünmez
olasılıklar düşünce nabzın seyrine
bir yüreğin atışını sayarsın
bir aşk doğar
bir aşk katledilir duygu savaşında
hadi
ulu sevinç
uydurulması güç bir öykünün
baş kahramanı ol
ardına düşen ayrılık ordularını
kavuşma uçurumundan aşağıya dök
özlemeyi unutmadık diyebildiğim
deli raporlu sevdalarda var
düştükleri yerde onları karşılayacak tohumlu isyan
...
halbuki hayat üzerine düşeni yapar
yaptıklarını öldürmek bizlere kalır
ki bunu en iyi yapanda insandır...!