2
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
1074
Okunma
sinema önü kalabalığı
çocuk muydum bilmiyorum
tabelası kağıttan yazlık bir sinema
tek ve hür bileklerimde arzu
soyunup siyah beyaz geceye yağacaktım
o yokuş denizin ve gemilerin yokuşu
adaların tarçın kokusu yükselip alçalan
bulutlar beyaz mıydı bilmiyorum
kuşkulu tanrılar ve içimizde şehrin gürültüsü
yeni bir filme bakacaktık
az öperse çok
çok öperse az gibi
bir sessizliği gömüyordum cebime
çok orman ve karanlık bütün dalların parlayan elleri vardı
bir de sahnesi kırmızı perdeler
bilmiyorum hangi yalanı söylemiştim
nerede bir arkadaş gözleri uykulu beni bekliyorsa
şehirler yansa gidecektim
alt yazılı da olsa
o filmi seyredecektim
ilk iki ara yandı söndü ışıklar
romantik ölülerin şarkı söylediği mezarlar
yada güvercinlerin lacivert kanatları
bu karanlığı korkutmaya yetmiyordu
beyaz bir fahişeyle sevişecektim
korkularını kurtarmak için korkularımdan
ben rolünü keserken stop eden kameraları sevmiyorum
ıslak dudaklarını giymişken arzulu iki sevgili
orada hışırdayan bir çalı olmak
ve bakıp yüzüne bir yönetmenin
azarlanmak istemiyordum
içim pazardı
bilmiyorum belki de cumartesi
eski bir taşın önünde durduk
havadan sudan konuştuk attık tuttuk
başka yerlerin derini vardı
adam saatine bakıp bakıp kapıyı yokluyordu
benimle konuşup kapıyı yokluyordu
sinema önü kalabalığı
ceketler bol adam bol insan ama kadın yok
hiç kadın yok etekleri savruluyor afişin
beyaz ellerini ve bacaklarını boşluğa bırakan
iniltisini dinliyoruz gecenin.
5.0
100% (8)