9
Yorum
32
Beğeni
0,0
Puan
2336
Okunma

takvimlerde olmayan ileri zamanlara denk geldin
saatlerin kurulmasında uykular çalan meczup bir şarlatan
ayrı yollara düşmüş sevdaları kutsayan ayinim
özlemin aşkta duruşunu görmezden geliyorum
kaç iklim kaç yalnızlık acıttı canımı unuttum inan
aklımın çatı katında sakladıklarım artık ölü
bir merasim gecesine düşen huysuzluğuma aşık oldun
oldun ve kurşun ağırı umuttan bir şal attın omuzlarına
ben kendinde zifiri bir yalnızlık oynayan kara masal
ve içi dışı mutsuzluk satan işportacı bir kandırmacayım
...
eksik yanlarımla büyütüyorum hayatın yalan çiçeğini
yağmurları dövdüğüm baharlarda suladım onu
bir ihanet sapkını bir dalavere düş
arkasına bakmadan hayal cinayetleri işleyen vicdanım ben
eski püskü anıları yırtıp atmışım kimsesiz hatıralara
en ufak bir hüznüm yok inan
sen inançsız ruhumun uçurum gülünü sevdin
sevdin ve güllerden nefret etmenin en doğal yolunu seçtin
kanıyorum ben irin kayıplarım bir boşluk içimde
düşünemediğim kadar yıkık gözlerimde görebileceğin dünya
yokum suskunum kırgınım kendimden başlayarak cümlesine
yitirdiğim tüm kayıpların resminde silik duruyorum
duruyorum aklını kiralamış öznelerde
kelimeler cümleler harfler rakamlar boğuyorum
ve istemsiz mutluluklar geçiyor odaların susmalarından
hiç tereddüt etmeden vuruyorum onları bir gece yarısı asabiyetiyle
artık beni anladığını anlamak istiyorum
elimde közlenmiş bir hayat en ağır celseler arası gidiyorum vedaya
...
rüzgar saatin vurmasında esiyor.......