1
Yorum
11
Beğeni
0,0
Puan
1036
Okunma
camın içi içime akan yol
yollar cücelerin ve kıyısından küçülen evlerin
bacasında yolculuk eden dumanın hızla kayboluşunu
kutlayan uzun leylekler ve onların kırmızı ayakları
ya bir masal kitabının içi
ya da dünyaya sığmayan bir hikaye gibi
niçin uçuyorlar diye gök yüzüne sorduk mu hiç
beyaz saçlarımı okşayınca
sürüler konvoyundaki bütün mutsuzluklar kayboldu
şimdi seni bu büyük şehrin uğultusundan çekip
tarlaları upuzun bir maviyle buluştursak
soluğun tükenene kadar koşarsın değil mi
ilk çağın ilk ışıkları gibi sürüklenirken tepeler
sırtım bulutlara değse uykum gelmez
heyecan ipini salar hangisini tutsam deniz
ölülerin kımıldanan elleri
kıyılara çarşaf serer tertemiz
çabuk tünel siyah düşlerini koyar önüme
korku karanlığın içinde kostümlerini giye dursun
göz uçlarını gördüm ormanların
parlayan ışıltılarını kirpiklerime değdiren hasret
ve neyi özlediğimi bilmeden uyumuşum aniden
kırmızı patikalar bakın ben geldim
kalbim vadilerin gürültüsü
omuzlarım yük altında bir meyil
eğil de yeşil dudaklarından
bir kez daha öpeyim.