19
Yorum
78
Beğeni
0,0
Puan
5899
Okunma

hüznüm bir mezarlıktır artık ölümümü bekleyen
yaşlı ve yalnız sokaklardan gövdeme batarak
taşıması ve söylemesi kolay yalanlar ile
nasıl ki güzeldi o gidenlerin bize bıraktığı
o kavruk küstürülmemiş kavga
paslı duvar ve rüzgâr kokan
sulardan ovalardan uçarak geçmişti
kentlere ve saatlere doğru gülümseyişleri
hoyrat bulutlardan dağlara düşerken
teslim etmemişlerdi zamana kuşları ve dağları
başka bir şey duymuyorum
bana okunması sevilmesi kolay kitaplar bulun
bana aşklar bulun çiy düşmemiş yanılgan gözler
tutsak bir uçurum gibi göç ediyorum çünkü
silahlardan ve alıngan acılardan geriye
unutulur bir gün yolların ve sürgünün o kanlı tarihi
unutulur kelepçelerin sesi intiharın künyesi
saklanan mektuplardan ağaçlara bir dal yeşerir
bizi bekliyorlar elbet yakılan kentlerde
yaraların ve yarınların izinde bizi bekliyorlar
başka bir şey görmüyorum
hüznüm bir mezarlıktır artık ölümümü bekleyen
ama hâlâ korkuyla bakıyorum günlerin geçişine
bir mevsim olurum belki diyorum
bir ana daha doğurur beni
sesimde gürleyen bir alev gibi düşerken geceye
henüz çıkılmamış yolculuklar düşlüyorum
sızıp kalıyorum bir nehrin gölgesinde usanmadan
aşklardan ve çocuklardan kaçgın
kırgın takvimlerde uyanarak kanıyorum
adamlar kadınlar ve tutarsız hayatlar
başka bir şey bilmiyorum
henüz kırılmamıştı o zincir çağında
işçi grevleri ve ütopyalar
gökyüzünü savunurken unutulanlar
en kızgın tanığıydı fabrika dumanlarının
bütün sınırlarını kaldırmışlardı dünyanın
şimdi şiirleri örgütlüyorum onların sesinden
kararan bir yağmur gibi beliriyor
hangi suya yansırsa devrilen yüzüm
ardımda suskun soytarı bir hiçlik
hüznüm bir mezarlıktır artık
yalnız bunu söylüyorum...
Irmak - Şubat / 2014