6
Yorum
19
Beğeni
0,0
Puan
3525
Okunma

tüm benliğim diyor ki hoşçakal..............
son ardıma baktığımda korkmuştum doğru
elim ayağım karanlığa kapılıp
bir ağacın kökü gibi kesilivermişti
ben korktuğum için
tüm düşlerim terk etti beni o zaman
ruhum küstü sözüm ona cesaretli bedenime
artık elimde avucumda adam sıfatında bir bütün yoktu
ve elime geçirdiğim mevsimin kollarına atılarak
terk ettim şehrin onurlu gözlerinde açan menekşe günleri.................
arzulanan onca aşk var dünyanın bahtı kara topraklarında
irili ufaklı yürekler demleniyor hüzünlü şiirlerde
ben kaçtığım o günden beri
aradığım bu bahtı kara toprakların
nerede olduğunu hesaplayamıyorum
hissedemiyorum şu fani ruhumun duyumsayan ittifaklarında
ya bulutlar açılın bir sual sormalıyım gökyüzünün kulağına
bilmediklerim belli ki gizli saklı duruyor semanın kocaman geçmişinde
acılar toplanmış kavruk tenha yıldızlarda
ışınları buzlanmış sarı sıcağın
ton ton karışmış renkler birbirine
ve gökyüzü kendinden bir ödün vermiş hayata
açılın bulutlar açılın ruhani yoksulluğum adına açılın ne olur açılın.....!
ve açılmadı bulutlar
suskunca bana baktı gök
yüreği serin yağmurlarla yıkanırken
anladım ki
insanlar çoktan kaybetmiş gökyüzünün ruhunda
anlamsız yitirmeler bize dair
çoktan asılarak yok edilmiş yıldızların dallarında
ve aklı yarım aşklarımız
yıkık harabe anılarımızla
yok olarak karışmış kara delikli çarpık bulutlu sonsuzlukta..............
ilk adımladığım kentin göz/yaşında
uğurlanmış ömürler geçiyor yanı başımdan
gökyüzünden umduğum hiçbir cevabı alamadan
sarıldım düz mantık yollara
ve ağır tecrübeler katlederek düştüm bu şehrin koynuna
vahim bir kokusu var
intihar boyunda ağaçları
üstünde koşulan yalnızlık sularında açan denizi var
rıhtımında
onca zaman yitik yitik beklemiş kupkuru anıları
gözleri boş aşkların bakışlarında açılmış ayrılığa
sancı tüten boynu bükük sokaklarında
hangi mevsime ait belirsiz çiçekler uyuyor ihtiyar rüzgarın dizi üstünde
ve bomboş caddelerde
ağlaşan camekanlar var
uğruna hapisler yatılan
göz ucunda saklanan zamanla okunan
ve sözcüklerin havalara dağıldığı kitaplar
savruk birer telaş gibi kaldırımlarda yatıyor
ağır bir hastalığın
son deminde şehir
ve uysal bir vedayla geçip gidiyorum gölgemi de alarak
hoşçakal acıklı şehir hoşçakal.............
aslında
ne kadarda yalnız her vaktin kurulduğu aşk
ya da hayat rüya düş acı kavrayış ve ne bilim diyebilinen
kabus arası sohbet ettiğim yalnızlık bile korkuyor kendinden
ya sonrası yani yalnızlığın ardındaki matem kaçışlar
ve sonu belirsiz deliren aklın berduş koşmaları akılda
ardıma bakmadığım korkularımın piri yalnızlık
acıyla harmanladığım aşkımdan bile daha ziyankar yüreğime
şimdi gökyüzünden uzaklaştığım
ya da öyle sandığım bir sonranın ıssız hastalığı bakışlarım
ne çok istiyorum ne de azla evet diyorum hayata
bağrıma bir ikindi vakti bırakılan aşkı ben büyütüyorum
ardımdaki korkuları ben bağlıyorum hayata
kimse benle paylaşmazken ekmeğin buğusunu
ben bir parça suyun ıslaklığında ezip lokmayı
yaşamın ruhuyla pay ediyorum
yeter demiyorum
ama artık ışığın ardında kalan gölgeden alıp
bir parça sıcaklıkla bir anlatım olmak istiyorum
ölümle anında resim edilsem de
ya da bir şiirin mısralarında kaybolsam da
artık bir düşün göz ucundaki gerçekten
ağırca huzurun toprağına düşmek istiyorum...........
bir kezde ben acıklı bir şarkıya hoşçakal desem ne olur ki......!