0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
961
Okunma
devamlı yürüyorum
yürüyorum.
güneşli güneşsiz
yağmur hariç
kar yağarken de
dolaşıyorum sokakları
dokunmadan bir şeye
dokunmadan dolaşıyorum
bir hayalet gibi...
var mıyım yok muyum!
saymadan kaç cadde geçtiğimi
üşüdüğümü,
saymıyorum çoğu şeyleri
yürüyorum sade.
yürüyorum,
daha akşam olmadı
suyun üzerindeki köprüye varmadan,
meksika Cafe’nin önünde
büyük camın kaşısında durdum.
masalarda mum yanıyordu, ama henüz ışık yoktu!
vitrine yansıyan gölgemde yüzümü göremedim
uzun paltom ve yana sarkık kollarım belli,
paltomun yakası kalkık, bir düğmesi de yok.
şapkamı da görüyorum fakat, yüzüm yok.
içime bir ateş düştü o an.
üşümem de gecti aniden...
yeniden yürüyorum
ırmağın üstündeki köprüdeyim
yalnız
sessiz
ve soğuk
koyu yeşil akan suyu
ve bir kaç ördeğin vak vak diye
oraya oraya yüzüşünü seyrediyorum
anlaşılmaz bir şiirin sözleri geçiyor içimden
hüzünleniyorum buna
yürüyorum...
akşam ilerliyor geceye doğru
sonra gece
gece yalnızlığında rüya görür gibiyim
uyuyan şehrin sokaklarında
sarı yeşil kırmızı yanan ışıklar
vuruyor gözlerimin içine içine
renkler beni boğacak gibi üstüme üstüme geliyor
kaçıyorum ardıma bakmadan
kaçamıyorum
hiç birşeyden
kaçamıyorum
dönüp duruyorum uyuyan şehrin sokaklarında
sokaklarda dönüp duruyorum sade
delirmiş gibi
olmayan sevgilim de unuttu beni
<<sevgilin yoksa unutulursun!>> derlerdi de
ben anlamazdım
yürüyorum
yalnız gezen kedilerde yok sokaklarda
belki soğuktandır bilmem
bir kedi görsem
görseydim bir kuş
anlardım o zaman yalnız olmadığımı
sonra
korkarak yaklaşıyorum kapılara
korkağım ben
kapılar aralandığında
gürültüler çarpıyor suratıma.
çarpıyor beni yalnızlık
şu hayat
ve
sensizlik diyesim geliyor bir de
anlıyormusun...