2
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1160
Okunma
Kar yağıyordu. Saygı duymamıştım kendime
Ayak izlerimden kendime kaçışlarım vardı
‘Kendimi’ diyordum, ‘kendimin yıkımı nasıl da benmişim meğer’ sayıklıyordum
Kar üzerinde adımlarını gömüp yürüyordum
Kar sahiplenmiyordu izimi
Biraz sonra çok pornografik bir görüntü sergileyecekti boşluk
Bir kadının meme uçları gibi, sarkan göğsünden aşağı bembeyaz taneler yağacaktı, bembeyaz takılacaktı, kar üzerinde basıp, kendine gelecekti biri. Bana hariç!
Ayak izlerinden bahsediyorum sana
Sen yüreğinle basamıyorsun izini, hep bir kaçış var içinde
Kedilerin patileri en mahremine sokulmuşu andırıyor
İzlerinde oysa naiflik… Acıtmıyor. Kar da ne güzel saçmalanırım.
Ruhum kabıma sığmazken, nereden alınıyor bu yolculuğun vizesi?
Parmaklarımı kırmayın, lütfen!
Benim karım yok
Maalesef hiç de düşünmedim kar etmeyi bir işten
Saygı duymak istiyorum yalnızca
Sana sevgilim
Kendime duyamayacağım kadar saygı beslemek istiyorum
Devşir bana sevgiden ne kaldıysa geriye
Henüz kırıldı gururum, tel tel baygınım bu tebessüme
Kağıdım, sözüm, kelimelerim acıyor
Galip gelici ateşlere inat, özlemiyorum
Bendeki talihsiz sarayların kimsesizliğiyle övünecek biri olmayacak
Şölensiz şehirlerde arayıp bulacağın beni
Şimdi tarihten çekiyorum
Ah efendim, karda iz bırakan sefil bir bedeviyim!
Bu sefer söylemekteyim, iz bırakır her kanlı seferler
Ben sulhun kendisiyim
Biliyorum ne ateş ürkütücü ne de buzdan tepeler
Ellerimi kırmalarından korkuyorum
Yüreğim dururken
’soğ uduna çalan mor çiçekler kanıyor
öykülerimizin hiçbiri asil durmadı
bir ot kadar toprak üzerinde
tutmasınlar damarlarımı; şimdi azad olma vakti!’
5.0
100% (7)