0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
901
Okunma
Siz beyim, uzun zamandır saatlerden bahsederken rastladım size. Ansızın içime girdiniz, kokum sizin, renksiz şu heyula.
Aylardan ne ise, hiçliğe yürüyelim. Zaman henüz açıklanmayacak kadar çıplak yaratıcısı kucağında.
Benliğe dolan çakmak gazı, elinizi tam şurada tutunuz…
Bu şirkin sonunda zamandan kovulacaklar listelenecek,
Fişlenmekten zevk duyarsınız, fişlerimizde meşhur ama nerede sevgiye dair bir fişçik!
-Işık süt içerken, sevemedi babasını ya da Ali top atarken, saramadı annesini.
Ya ben, çırpınırken delideniz, yüzdüremedi kucağında aşkı.
Yüzyıl önce yaşamadı bu kadın; adı sanı adresi boyu endamı saçlarının rengi gözlerinin çalısı, bilmem daha neler bilmek isterdiniz…
Siz bildiğinizle meşhur, tanıdık mı bu nota? Nasıl da mahmur basıyorsunuz kornaya, arabanız kaç model, kaç kadın bindi o arabanın ön koltuğuna?
Haftalar direnmeye razı tutulmadan çetelesi, ya aylar, ayrılıkların tadını nasıl da biliyor. Bu kadar ayrı durmamalı Ocak ile Aralık!
Biri kapıda bekleyen ağlak bir kadın, diğeri pencere kenarı müsveddesi bir şiir.
Şiirler bilmiyorlar insanı, insanların onu bilmediği gibi, akıp geçen bir an, zamandan bahsedilirken,
Kar beyaz zannederdik biz aşkları, ne alaka beyim, ağlatmadan eskiyi
Şimdi uzaklarda, zayıflamış kelimelerin yeşillenmiş hasretiyle kalbin gömülü olduğu ruhlar taşıyoruz
ne acı, bir stadyum büyüklüğünde
düşüyor meteor başımıza başımıza
başımız acımıyor, tırnak makaslarıyla doğranmış kalp bu
içimiz acıyor, başımız sarhoş
itler öksürüyor tren rayları etrafında
bronşitten ölen görmedin mi şimdiye değin
ben çitlerin üzerinden atlayıp dağılan kızlar biliyorum
sen mermi diyorsun aşka, aşk da neymiş beyim
hasta bir kuruntunun hiç akmayan balgamı bu
farkındalığın zatülcenp, hisler ayyuka
ayaklarım birbirine dolana dolana
zaman bu, Orhan Veli gibi ölmekten korkuyorum
henüz içmemişken akşam çayını gamsız, kedersiz
bir sıcak muhabbetle kadın karşısında
Camlara vuruyorlar, camlarımı kirletmesinler beyim
Porselen çaydanlığın dibi görünüyor, kirletilen ellerin dahi ilacı su,
Ya bunca tortuyu çözecek kıyamet, insanı var eden damla kadar mı?
Geceyle birlikte burçlarında hasret parmak izlerini bırakmış askerlerin anısına çalan şu it
Avazı çıktığı kadar hıçkırıyor beni ciğerlerinden.
Yine de mütebessim evreden çehre kırılgan bir çiçeğe diz büküyor
kilit vurmasınlar diline şu hasedin, bırak kırılalım
kapı sesine uyanan kedilerin mayışıklığı üzere
ben nefret ettikçe büyüyoruz, senler haricinde
adlarınızı bilseydim daha memnun kalırdım çin vazosu olmaktan
var edenler nasıl da biliyor yaralı yüreğe işemeyi
iki şey çıkıyor, geride infaz edilmeyecek
biri gözlerim
diğeri ayaklarım
5.0
100% (1)