1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1629
Okunma
I.
Sürreal bir meydandan bakıyorum sana,
Tutuyorum gözlerini ve yanaklarını
Soğuk vuruyor solumdan diz kapaklarımın altına kadar
Mucizeler bir kez daha buluyor beni, bu öyle bir mucize ki
Bir dünya kimi zaman
Ve ben: Ay
Unutmadan söylemeliyim, bu masa
En güzel hayallerimizden arta kalan bir sevinç hüzmesi
İçime doğuyor bir aydınlık sonra
Sonrası öyle güzel, sen daha güzelsin sevgilim
II.
Şimdi ben bir yoldayım bu yol ne yukarı çıkar ne aşağı
Herhangi bir yöne kapalı bir yol bu
Belki Reşat Nuri Tiyatrosu’ndan aşağı inen bir yol bu
Çünkü ben seni Reşat Nuri Tiyatrosu’ndan aşağı inen yol kadar seviyorum
Tüm mavilikler adına
Ve ben: en mor yanak avcısı
Unutmadan söylemeliyim, bu yol
Seni bana getiren yahut ayaklarımın altına bir hız treni koyan bir yol tanrısı
Çünkü sen benim en güzel geleceğimsin
Hem de ilklerin en güzel kıyamet olduğu bir ülkede
III.
Benim mor birkaç kılığım var
Çoğu kez giyip giyip çıkardığım
Gözlerinin içi gülsün sevgilim,
Hayat böyle de güzel, sen daha güzelsin
Derken bir kadeh daha kalkıyor
Elden ele dolaşıyor gönlümde
Bardaklarım bir pandavari kuşanmışlıkla ilerliyor
Unutmadan söylemeliyim, sen
Tanrının bana sorarak dünyaya yolladığı bir sevgi yumağısın
Ve ben: yitilmişlik abidesi
Senin gözlerin oysa en güzel hazinemdir dört tarafı senli adalarımda
Hatta en soğuk Alaskalarımda
Gözlerin kahverengi olsa da sevgilim, en güzel mavilerim seninle anlam bulur ben de
Yanakların en Minderiska,
Dudakların bir kuş üzümü,
Sen benim en yok olmayan hiçliğimsin.
5.0
100% (2)