41
Yorum
62
Beğeni
0,0
Puan
4956
Okunma


toprağı çökmüş eski bir mezar başında oturup
amin demeden önce
çok yaşa diye ağlamadıysan
nerden bilebilirsin
ölmemiş birinin ardından rahmet okumanın
rahatlığını
....&....
çok uzun zaman evvelmiş
ninemin bir beşiği bile yokmuş
anası onu hamur teknesinde
uyuturmuş
bu yüzden olmalı
pek yufka huyluymuş
mahallenin berberi kör bekir
bizim kel beşirin saçlarını yolmuş
dedem bir of çekmiş trabzondan
taa muğladan dayım duymuş
ben masalların yalancısıyım
kim uydurmuşsa
iyi uydurmuş
ucu kırpılmış kırkıncı bir
vaktin sonunda
kırk kanatsız kuş
nasıl olmuşsa olmuş
bizim dut ağacının d/alına konmuş
daldaki kırk dut
kuşlara kırk umutmuş
sokaktan geçerken
bağırmasaymış eğer o kadın
‘’bohçacı geldi hanım’’ diye
ve bir çocuk vurmasaymış
elindeki kırık oklavayla
dibi delik bir tencereye
hemen ardından
içi boş vita tenekesine
gürültülüce
kim bilir
belki de kuşlar tutunup yıldızlara
yükselmezlermiş böyle göklere
ve dutlar kapılıp yer cazibesine
düşmezlermiş birer birer diplerine
yerde kırk çocuk
kimisinde terlik yok
kimisinde papuç
kırkının da dilinde
bildik bir tekerleme
‘’uç uç böceğim
annen sana terlik papuç’’
çocukların dili tutulmuş
kırkının da eline
kuyruğuna taş bağlanmış
kırk uçurtma tutuşturulmuş
uçacaklar uçmasına da
uçmak sanki ölümcül bir suçmuş
çocukların babaları
köy pazarında
nineleri ocak başında
anaları karnında sıpayla
binmiş bir eşek sırtına tarla yolunda
hepsinin derdi bir lokma aş
hepsinde ayrı bir telaş
bir koşuşturmaca
gökyüzünde kuşlar
ağaç dibinde dutlar
çoktan yaz uykusuna yatmış
dutsuz ağaçlar
çocuklar
kuşlar
uçurtmalar
haydutlar
hay o yenilesi dutlar
alı al moru mor
dibine düşen umutlar
hicran aydın akçakaya