33
Yorum
81
Beğeni
0,0
Puan
3241
Okunma

bir masalda unutulmuş çocukluğum
aralık kapı eşiğinde
aralıksız yağan yağmur altında
eskimesin diye giymediğim
ve ben giymediğimden hiç eskimeyen
kırmızı ruganlarla yan yana
gülmeyi huy edinmiş nar ağacı ile
ağlamayı bilmeyen ayvanın masalıymış bu
kuş olmaya hevesliymişim
cıvıl cıvılmış sesim
gökyüzünün mavisi henüz kirlenmemiş
ve kırılgan değilmiş umutlar
yaşmağı kekik kokan merhamet
eteğinde solmayan çiçekler yetiştirirmiş dört mevsim
dört mevsim derede yıkanırmış o çiçekler
bayram gelirmiş pür neşe
gelirmiş uzaktan namaz çıkışı ağır ağır
cepkene iliştirilmiş köstekli sabır
ve körüklü bir çift çizmeyle
yüreği tam işiten kulağı sağır ulu dede
koşarmışım dolaşa döne
çocukluk işte takılıp sevincime
düşermişim ayakları dibine
sımsıcakmış sarılışı
acımı dindirirmiş kucağı
ellerinin içi nasır
ellerinde saklıymış sır
ellerinin yaşı sanki üç asır
öpüp başıma koyarmışım
saçlarımı okşarmış sekiz köşeli mertlik
tebessüm eşliğinde akarmış avuçlarıma su gibi cömertlik
yüzünde veremli bir kahır ah ki ah
bugün canımı en çok o kahır acıtır
&
zaman geçer
geçmez içim
gelir uykumu çalar hasretin
geceleyin suyu ürperten ağıt sandallarının ipini çözer dilim
kederlenirim
bir ah daha çekerim
kendi kuyumdan çok şükür
unutulduğum masalda ağlamıştım en son için için
kıyısında kuğuların yüzmediği
iki durgun göl şimdi gözlerim
bayram gelmez bana
ben çocukluğuma giderim
hicran aydın akçakaya