3
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
1335
Okunma
İçime dert olur istasyonlar
Ne kaygılı bir gidiş senfonisi
Ne de ağlayan iki göz esir alır yazılan tutanakları.
Ben seni en çok İstanbul kadar sevdim ve bir yolculuk mesafesi kadar özledim.
Bir çok ayrılık biriktirdim bu sabah
Yüzüme yansıyan bu telaş kaybetmişliğim değil elbet
Suretine benzetilecek çok şey varken
Camı aralayıp içimi havalandırmanın derdi sardı korkusuzca
Sessizce öptüm yüzünü
Avuçların, yosun kokan martılar kadar ürkek
Ve telaşlı ekmek kaygısını gütmekten.
Oysa gözünde ki bir damla yaş, denizleri bağışlardı bana
Sen bilmedin.
Silindi hafızam
Yeni doğan günü ve yeni yakılan sigara kokusunu buldum
İcadım ömrüne bedel infaz
Ömrünü de en çok kendime yakıştırmamış mıydım zaten?
Silindi zaman
Keyfe keder bir akşam üstü yolumu unutup derdime ağladım
Ne kaygılı bir gidiş senfonisi bu
Baştan yazılası bir hikâyeyle kapındayım kör kütük.
Şükret
Dilim unutmuş dikenini
Ve saplamış kaybetmişliği yüreğime
Yüreğim ki adeta yeni çıkmış savaştan
Kazanmışlığım da yok zaten
Elem, yarınla kapımda
Ve kapım ne acı ki sonsuza dek açık sana.
Dilediğin gibi gir, yağmala
Ne de olsa barış, dilimize küsmüş bir kelime
Hafıza kaybı olsa da, kaybetmez hayat iki hece.
Yarın günlerden neydi sahi?
5.0
100% (10)