31
Yorum
15
Beğeni
0,0
Puan
3170
Okunma


Yıllardır üzüntüsünü yaşadığımız olayı bir gazetede çernobilin acı mirası adı altında fotoğraflarını görünce yazmaya karar verdim şiiri. Onlar kadar derin değil belki duygularım ama az da olsa onların gözüyle görmeye çalıştım.
Bileklerimden kırık ellerim vardı benim...
Anne kelimesini yarım yamalak söylerken
Yıkıldı dünyam.
Penceresi yırtık bir dünyadan asılsam nafile
Uçurum ayaklarımın altındayken
Bir adım daha atsam annemsizliğe kucak açacak.
Solungaçları zehirli düşlerim vardı benim...
Çanak çömlek oyunlarından bilirdim patlamak kelimesini
Oysa dünya başıma yığıldığında anladım ki
Hayatın şah damarları patlamış kulaklarımın içinde
Ellerimle kapatmaya yetişemedim.
Bakışları kırık yaşıtlarım vardı benim...
Bir gözüyle umudu acılarıyla beslerken
Diğer gözüyle karanlığı büyütecekti.
Bitap ve çaresiz sayıklamalar dökülürken zihninde
Geceyle gündüzü öğrenecekti aynı bakışların tatminkarsızlığında.
İki kolumun yanında bir kolum daha vardı benim...
Belki hayatı daha iyi sarmak içindi
Bilmiyorum.
Ya da bir başının yanında bir tane daha olan kardeşimin
Saçlarını okşayabilmek içindi.
Mavisi yırtık düşlerim vardı benim...
Mutluluk artık bir hastalık kadar bulaşıcı
Dokunduğu vakit öldürüyor.
Gözyaşları bulutlara değince
Zehirli atıklar gibi kanına karışıyor.
Hayatı ertelemeye takati yok sanki
Bir gün daha siliyor hayattan
Düşmesiyle üç el sallıyorum ağlayarak.
01:23 de Çernobil’in ağlayan yüzüydüm ben...
Umudumuz yokluğu zifiri kuyulara bağışlayıp
Yılda bir hatırlanan ekranın tuhaf yaratığı gibi sahipsizdik.
Oysa biz hep aynı ızdırabın çocuklarıydık.