4
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1507
Okunma

gecenin karanlığına yaslanmış tenha kaldırımlarda
ölü bir şehrin ürküten yalnızlığı
titrek bir mum alevinde erirken umutlar her an
günden güne daha da çok yalnızlaşan insan
ellerim neden kesik neden kan damlar ki yok ellerimden
failim meçhul biliyorum
sessizliğim
dilsiz bırakılmışlığım nice zamanlardan
çıkmaz bir sokağa bağlanmış bütün sokaklarda
hep aynı yaşanmamış hayatların ölü ayak sesleri
hep tanıdık gelen bütün yok yüzlerde
nedendir hep aynı yaşamlardan faili meçhul izleri
belli belirsiz darmadağın hayatlardan
nedensiz kaybedilmiş duygular haraç mezat her köşe başında
daha çok yalnızlık
daha az sevgi
her yerde gölgeleri esir alınmış ruhlar
eskitilmiş bunca hayatların kuruyan dallarında titreşen
yaprakları solgun sarı
ve gülüşlerini çoktan bıraktığı bir mevsimin rüzgarlarına
çaresiz çaresizliğine dargın
umuda hasret
kendine yabancı
gözleri kan çanağı savrulmakta insan
dikensiz gül bahçesidir artık bu ölüler şehri
insansız insanlığı boşuna arama bulamazsın
sevgiye çıkardı bu şehirde bütün sokaklar
çoktan unutulmuş mevsimlerde kaldı o bir zamanlar
bir ağaçtık hepimiz
birer birer kopardılar dallarımızı
savrulan yapraklarımızla kaybettik insansı sevgileri
ümitleri
düşleri
gülüşlerimizi
eskitilmiş bunca hayatların
kuruyan dallarında hala titreşen
yaprakları solgun sarı
ve biz
bu şehirde her eylül akşamında
biraz daha eskitilen sevgilerimiz kadar
yaşayan birer ölüyüz artık ...
Mert YİĞİTCAN
20 . 08 . 2013
istanbul ... /yaşayan ölülerin şehri/
5.0
100% (5)