18
Yorum
17
Beğeni
5,0
Puan
1912
Okunma


aşkın cüret/kar yüzünün kıyısında
ve doğanın en olmadık yerinde sevdim seni
kırsal bir türkünün şafağına dokunda gel...
koşar adım adımladım romanların tepeleme duygularını
gözlerim kapalı ince memed/in hatice/sinde ayaklandım sana
soluksuz tükenmek kadar sabırsızım terindeki tuza
kimbilir sınırları kaçkez araladım koçero/nun penceresinde
ay saklanmışken bulutlu şehrin duvarlarına
mecnun/un kıyametleri geldi aklıma
ve arkasında leyla/dan resmedilmiş çığlık figürleri...
ne olur sına beni yeşeren her gelen yolcunun valizli gürültüsünde
ve kayısı kokulu bir gecede delirterek
çanları çal sessizliğin güvertesinde
hava ağır ve hantal olmalı yüzüne değişimde
yumuşak bir keman sesi gibi gülümsesin kirpiklerin
ve yoldan geçen katlime ferman karanlık
usulca perdeleri kapasın....
uzaktan durgun bir ayin çatırdıyor
sözcükler vazodaki çiçeğin ömrüne aşık
demek ki yavaştan çıldırıyorum sana
ve avucuma sığmayan saçlarında
kanata kanata ezberliyorum seni..
ve zaman hangi beklentimin gölgesinde serinliyor
sana duymadığım sesleri biriktiriyor dilim
alkolsüz düşlemek istiyorum sadece seni
açık kapının ardında körkütük beklemelerim
hadi sığınmacı bir mülteci gibi
iltica et yüreğimin ülkesine
başkent ol yönet beni kayıtsızca..
aşkın sonsuz bir iklim taşıyor şimdi ruhuma
sadece isimsiz bir mevsimin adında sakla bizi
ve kana kana yudum/lasın kısa bir hikaye düşlerimizi...
kuşatmaların en ön safında çocuksu bir yüz gibi
acısız bir sabahı karanfille şehrime
artık galibiyetin gerçek oyuncularıyız
mağlubiyetleri asa asa
çam ağaçlarının arasından geçte gel.....
şimdi hayatın sınırsız heybesine
doldurmuşum aklımın dağ esintilerini
kuşlardan kurduğum orduyla
geliyorum topraklarında aşkı yaratmaya....
5.0
100% (20)