1
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1045
Okunma
renklerden yine bir öğlen vakti
saatlerden kalıplı bir aydınlık
çıplak ayak sesleri sahanlıkta
yumuşak, derinden… ve su mavisi
pervaza yakışan küçücük kuşları tabiatın
saksılar kadife çiçeklerini giyinmiş bir bir
uyanmak ansızın
havada kanatlı bir karıncanın ayak izleri
ışıktan, özgürlükten ve esaretten söz etmek…
bizi durmadan koruyan duvar…
duvarı bölen kapı…
kapının dostu pencereler…
(- bir pencere duvarın olamayışıdır aslında
- dışarının galip gelmesidir artık
- ve ışığın tercih edilmesidir karanlığa)
evet pencerelerden!
kuşatılmış bir kale gibi ikindi
akşam ezanıyla düşerken durduğu yerden
kavaklar işte… saf saf duran kavaklar
yaz sıcağını fısıldıyordu pencerelerden
akağaç gölgesi, karaağaç gölgesi
ve sahanlıktaki gölge…
bütün gölgeler aynı oyunun içinde
bir gölgenin ayak sesleriydi galiba
uyandım öğlen uykusundan
şu öğlen uykusu ne güzel şey dede!
rüyası berrak, uyanması taptaze…
uyanmak ne güzel şey öğlen uykusundan
gün ortasına kurulmuş eski bir masaldan
gölgeler farklı farklıymış, öyle derdi dedem
ben bilmezmişim… buralar hep gölgeymiş eskiden
gaz ve toz bulutuymuş...
önce ışık olmuş, sonra medeniyet kurulmuş
ve her gölge başka bir ışığın eksikliğiymiş
sokak lambası, ay ve yıldızlar
gökyüzünün koca portakalı güneş…
yaz sıcağından bunalan bir çocuk
(çocuk… yani bir gölgenin ayakta duran hali)
her ışığın kendi gölgesi varmış, öyle derdi dedem
(ışık… yani bir gölgenin hiç olmayan hali)
şu gördüğün sapsarı kayısı evlat!
işte o ışığın birikmesidir…
utangaç kiraz, huysuz erik…
bunlar da güneşin kardeşleridir
rüzgarlar ışığın at binmesidir
fırtına kılıç kuşanmasıdır
şu yağmur ki durmadan yağar
yağmur işte... yağmur damlayan gözyaşıdır
ve bembeyaz kefenidir kar
peki dede!
ya şu sahanlıktaki gölge?
kaç zaman oldu yalınayak oynaşıyor
yumuşacık ıhlamur kokuları içinde
ne demeli şu gölgenin yersiz neşesine?
hem ne derdi var ki bölüyor uykularımı?
durmadan ve elinden geldiğince…
5.0
100% (6)