10
Yorum
21
Beğeni
5,0
Puan
5064
Okunma

1)
Azize beşikten mezara kadar bir bakıştı
Öncesine yabancı sonrasına ise kapalıydı
“İnsan” dedim Azize’ye
“Anaların karnında taşıdığı bir Tanrı’dır!”
Kundağa sarılınca melekler korosu
Büyüdükçe insanda toplanan n’isyan…
Yaşadıkça tevbeler ve yoldan çıkışlar toplamıdır!
İnsan, şeytandan fazla melekten eksik…
Aşk’tan yana ise nasibince bir nasipsizlik sofrasıdır!
2)
Bir günahkarın yüzüne günahlarını vurarak ayrılmak da günahtır
Bir itibarı bir günaha bakarak harcamak da…
“Ben”in içindeki “benleri”, kendin sandığın başka bir “ben”le örterken
bir “ben” iyle batan insanı kaldıran da yine başka bir “ben” idir
İtibarımı hiçleştirmek yerine yoğursaydın
Sınandığım bir günahın tevbe taşı olsaydın
Benden alınıp sana verilmeyecekti.
Keşke sınanmadığın bir günahın Aziz/es/i olmasaydın!
3)
Sonra anladım
Azize benden giderken yalnız değildi
Ben de onsuzlukta yapayalnız kalan değil!
Kalbimdeki acılar ise kalbi acıyan herkesin acısı…
Peki ya Azize?...
Bütün suçlayanların, kınayanların ve gidenlerin yoldaşı!...
4)
Kalbime anlayış diledim
Anlamadan arınamam
Kendimi yaralamadan kimseyi yaralayamam
Ki “Azize yaraladın beni” dedi
“Yaraladın kendini” demedi
Anladım, yarılma nedendir?
“Başlayan her şey biter” diyenler
Biten her şeyin bir başlangıç olduğunu söylemediler!
Ne bitiyor ne başlıyor bilen var mı?
Bak beni de Azize’nin gözünde bitiren
Kendi gözümde başlattı!
Öyleyse başlayan her şey başka başlangıçlara açılır!
Biten ise bitmeyişlerdir!
5)
Cehalet yargının cüppesini giyerek ayrılığın trenine bindi ve gitti!
Artık kendi ilmimi ve kendi elemimi bileceğim
Madem onlar Allah’ın veli kulları ve Kitap ta onların yanındadır;
Öyleyse ölümü talep etseler ya!
Yaşamak yargılanmaktır madem!
Yargıları değil yangınları talep ediyorum.
Şehirleri bir birine katan yangınları…
Örgütleri dağıtan
Riyayı ve çıkarı bozan
Devleri tehdit eden ve silahları ateşe atan…
Kadına ve erkeğe ayrı ayrı değil
yan yana ve yana yana bakan bir dostluğu…
Çocuğu dedesinden ayırmayan bir huzuru
Serçeler kadar şehirli, kırlangıçlar kadar göçebe
Güneşin ve yağmurun dansını talep ediyorum!
6)
Azize’den öyle büyük bir yükle ayrıldım ki!
Öyle büyük bir veballe kaybettim ki onu…
Gitme bile diyemedim!
Toplumsal şiddeti kamu diye yutturanların arasında geleceğimizi kurarken
Gündelik hayatı toplu bir kayıtsızlığa çağırırken Tanrılar!
Allah’ın değil orta sınıfın konforu ile ahlaklanırken…
Çıkar ilişkilerini iyilik maskeleri altında gizleyen bir hayatın tam ortasında hem de…
Azizenin beni, ezilenleri örgütleyen beyazların arasında
Nasıl bir bozgunla bıraktığını bir anlatsam?
Kendi pisliğimi, alçalmışlığımı ve karanlığımı
sırf sahiciliğimizi örgütlemesinler diye kaçırdım onlardan!
Vicdan ve barışla tecavüz ederlerken bedenlerine ezilenlerin!
Ruhlarımızı gömdük alnımızın en düşünceli çizgilerine
Biz kaybolsak da kaybetmedik, Esad’a böyle anlattım!
Şimdi gecelerini ve sabahlarını kafama dikerken bu şehrin!
İçim günde beş kez kanıyor!
Ayaklarım boynuma sarılıp “gidelim” diye ağlıyor!
Dur diyorum hep içime, dur!
Bizden hep oyun kurmamızı istediler.
Bir kere de oyunu biz bozalım Azize!
Ne olur, gel öyleyse…
7)
Azize beni terk etti, söyleyin, onu nasıl bulurum?
Hep aynı zindanı tavaf eden ben
Söyleyin, kanatlarımdaki bu zincileri nasıl kırarım?
Bana sıkıntı veriyor başkalarınca kurulan bir dünyada yaşamak!
Sensiz alışamadığım kentlere ait olmayan ben
Gecelerine nasıl dalarım, sabahlarına nasıl kalkarım?
Bu ait olamama, bu en yakınındakine yabancılık çürütüyor beni
Ben senin kardeşindim
Dostundum ve de sevgilin…
Yoldaşındım
öğrencindim ve de özleyen…
Hatalı, günahkâr ve de tövbekâr
Söyle Azize, sen kaçımızı birden terk ettin?
Ah Azize, ellerini bir kere tutmadan ölmek istemiyorum!
Şehrin kapıları kapalı kalpleri ise yabancı işte
Ben açık kapılardan bir dost olarak girmek istiyorum.
Ben sınandım Azize, kelimelerim kan içinde…
Ne kadar vurdum ne kadar vuruldum bilmiyorum
Ama yaşadığım kadarı ile
“Secdelerimde ve dualarımda
Mezardan doğunun aydınlığına geri gelenlere…
Kurtuluş kapısında, kurtuluş bulanlara…
Hayat kapısında, hayat bağışı alanlara…
Doğu güneşinin kapısında, yeniden yaşayanlardan sayılanlara”
seni soruyorum!
“Azize’nin gözleri elâ mıydı?” diyorlar!
“Nereden anladınız” diye ağlıyorum!
Kayıpkentli- 28 Mart 2013
Ankara- Balgat
04:48
5.0
100% (20)