0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1060
Okunma
kel bir adamdan öğrendim yok olmayı
aslında hep eldi
iki manada da nice birikti
dölüme karıştı acıları, zevki
nice ince insanların kupalarını red edip
doğurdu beni
zordu, mecburiyet hep zordur
inandırdı da
edilgendim onun yanında
o mecburiyetten ışıklar çıkardı
tutmadı ellerimden hiç
bahar gelir bir ömre bedel, sana inanıyorum dedi
bırak diyesim geldi, bırak... inananlar hep mahvetti
inanmıyorum deyip ağladım
o zaman daha hızlı yürüdüm
çoktan meme ucunu bırakmıştım havvanın
adem ol dedi
keldi
eldi
elimi bırakalı koştum onca yıl
sonra ben var ettim kendi ademimi
o boşluk da üşürken insanın tüm tüyleri
ürpermeden patilerinden yakaladım onu
bu sefer adem idim, havva’ydı kendisi
bu sefer ben dedim, ne güzel saçlarınız var hanımefendi
ağlamaktan daha iyidi benzin içmek
içtim kırmızıyı, asfalt lacivertti
ne zaman saçlarının ardınca saf bir kadın gülümsese
hep kel olduğumu hatırlarım
havva kayıptır hint’de, bilirim
ve çokça içime gömerim
sanırım havva dört elif uzatınca görünecek tekrar gözüme
ay bile her gün umarsızca görünürken
kaşınacak tırnak altı etlerine kadar kadın
dişlerim sarartacak kuruyan dudaklarımı
zehir kusmayacağım kendi kabemde
döneceğim yine
havva’m el attınca kelime