8
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
1738
Okunma

Kafka’ya
Gayet hukuki bir biçimde sallayarak parmağını
-efendi, efendi sandiviçimi sana yâr etmem dedi.
Duruşma salonunda bir kıyamettir koptu.
Kimi salamlarla alkışladı
Kimi de domatesleri kemirdi, kinayeli biçimde.
Hâkim doğrulup,
Fazla akbili olan var mı, diye sordu.
Herkes şaşkın,
Herkes kepekli,
Ve de herkesin kedisi vardı;
Hem de bolu, hereke’li!
Davacı avukat
- kucağındaki orlonları dökmeden-
Olmaz ki ama efendim; dedi.
Otların arasındaki insanlar “uuuu” dedi.
Bir kurt meşgule attı ulumasını.
Elindeki şişi dosyanın üzerine koyup,
Mangala da kömürü attıktan sonra;
- sizin yüzünüzden iki alt bir üst yapacağıma,
Altüst ettim canım hırkayı.
Simitçinin salona girmesiyle yatıştı ortalık.
Kimi martılara attı simitçiyi
Kimi de mübaşire…
Davalı avukat ayağa kalkıp,
Kravatıyla öksürdü.
Yanındaki tabutu gösterip,
Müvekkilim, gayet Çarşamba olan
Bir Cuma günü düşmüş yollara.
Sonra da vurmuş kendini kırlara.
Elindeki orlonu davalıya atan davacı,
Şiddetle itiraz etti:
Ettiği de, etmediği de itirazdı:
Kâfiye yapma efendi.
Yoksa yenilir kebabın fendi.
Salonda bir alkıştır koptu.
Susun diye bağırdı öğretmen,
Öğretilmiş ses tonuyla
(şiirimize, teknik bir hatadan ötürü
Az sonra devam edeceğiz:
Dizelerin ayarıyla lütfen oynamayın.)
Bir alkış tufanıdır koptu salonda
Bir tufan alkıştır koptu salonda.
Bir salon tufandır alkışta koptu
Veya
Alkış bir salondu koptu tufanda…
Davalı avukat,
Özür dileyerek çekti sepetini.
Devam etti anlatmaya derdini:
Saattir bu gelir elbet dörde
Yaşar Doğu çok iyi getirirdi kündeye.
Hali vakti yerindeydi adı da
Kimliğe göre Neşe,
En sevdiğim sanatçı İzzet Altınmeşe!
Vardı davalı devama;
Yolun ortasındaymış müvekkilim.
İlk kurşun kediye gelmiş.
Çizmişler hemen üstünü.
Sonra da dikmişler büstünü.
Tebeşirin dışında varmış hayat
- ah azizim sen bir de benim sandalda tur at!
İkinci kurşun müvekkilimin önce köstekli saatine
Oradan sekip desteksiz kalbine gelmiş.
Üçüncü kurşun bir hayli hınzırmış.
Doğrudan gelip
Müvekkilimin boğazındaki
Elmadan vurmuş.
Davacı bitirdiği hırkayla ayağa kalkıp
Yeni yılın kreasyonlarını tanıtmış.
Duruşma salonda
- aynı bir ceylan gibi-
Bir o yana bir bu yana salınmış.
Sonra da itiraz etmiş:
Hayır, bu hırkalara düğme yakışmaz!
Müvekkiline yaklaşıp
-neden öldürdün? Demiş.
Müvekkil biraz hırkaya
Biraz da etrafına bakınıp
- yalan olmasın, inkâr edebilmek için; demiş!
Salonda bir kıyamettir kopmuş.
Ağlayanlar mı dersin
Konfeti atanlar mı dersin
Yoksa yanındakinin bacağından kopya çekenler mi dersin
Ne dersen de!
Hâkim elindeki kepçeyi tencereye vurup susturmuş herkesi.
- hırkadan bir tane de bana ör, demiş.
“yaz-oğlum”a dönüp eklemiş:
İki el kurşunla hayatını kaybeden davalı
Zaten öldüğünden
Ortada ne dava vardır ne de cürüm;
Zaten değil midir yaşamak asıl suç gülüm!
5.0
100% (9)