1
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
935
Okunma
belki de tenezzül etmeme hastalığındandır her hayal gücü
niyetler kırarken belini o zalım hayratın
bakarsın çingenelerden biri olarak ölmüşüm
sahte süsleriyle nice kadınlar red’dilesi aşklar sunarken
reddedilmesi artık kül savrulmalarıdır kapanacak gözler
gündüz yaşam satarken, gece ölüm pazarlar
sokak aralarında ilk mutluluk, kevaşenin tüylü şeftalisi
bir mum yakarım
ben yanmadığıma ağlarken
kül olduğumu söyleyenler çıkar karşıma
hep tartışırız sonra
hep atışabiliriz
sonra da ağlayabiliriz
ki ölenin arkasından ne söylesen hep boş aslında!
basit cümlelerden, basit evler yaparız
ne sanat, ne kat kat apartman, ne de sükse bir manzara
toprak ananın göğsünden emerken her nimeti
sen eteğini çekip, uzatırsın topuklarının gölgesini
hiç topuklu giyemediğimiz için dosdoğru yaşarız tali ayrılıklarda
örneğin, bir mumun alevinde üç saniye dahi tutamazken avuçlarımı
bir cehennem tırmanırız koca dünya
cennet haçseverlerin kerhanesi
fasıl miladına koyulmuş iki bin on iki kehanet masalında
bakarsın, kuyu dibinde oturup da
tembellik edip, kovayla su çekmeyenler iken
yağacak yağmurun sesiyle imana geliriz yeniden
ki çöl de olsa
ki yansa da yürekler
elbet yağar bir gün rahmetten katreler
sonra bunların hepsi bir çocuğun hayalgücüdür diye
bir çuvalın içine koyup
yakarlar tüm oyuncaklarımı
oysa ben, artık kül olup savrulmuşumdur
avuçlarında.