2
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
2667
Okunma

karanlıkta el yordamıyla çalınan enstrümanlar gibiyiz
boynumuzda malum cellatın elleri
dudaklarımızda çocuk gülüşleri,
kanamakta..
geçtiğimiz her sokak birer tuzak
sessizlik diz çökmüş evlerin kapısına,
gürültücü çizgilerini siliyor..
ne sağı belli bu yolun ne solu
yağmur, bulduğu her boşluğa doluyor vakitsiz..
"insanlar susmuş konuşmuyor"
ve o yağmurki birer zindan gibi çörekleniyor
yazgımıza..
bulanık sularda büyüyen çiçekler gibiyiz
ciğerlerimizde yerleşik fabrika atıkları
ve öfkemiz usul usul kadın cinayetleri
kusmakta..
yükseldiğimiz her geceyarısı, eşitsizlik dağıtıyor..
bir işçinin efkarı dem vurdukça ocağımıza,
ne siyahı belli bu hikayenin ne beyazı
ateş yine düştüğü yeri yakıyor..
"insanlar susmuş konuşmuyor" diyorum usta
ve o ateşki yüreğimizi üşütüyor,
her solukta..
işte bak,
yürüdüğümüz her sözcük ve her şiveden
beş adım sonra,
kahvelerden buram buram kayıtsızlık
doğmakta..
offf sınır dedikleri şu sözcük yok mu..
hem ezber bozduruyor insana,
hem de ezberletiyor savaş çığlıklarını,
biraz manşet
ve epeyce gaflet edasında..
"insanlar susmuş konuşmuyor"
yoksulluk, bir zenginin sofrasında incir çekirdeği..
indiğimiz her deniz kendine benziyor aslında,
biraz mavi
biraz kederli..
ötesi aklın uykusundan ibaret usta,
ahh bir uyansa
bir uyansa..
miNe güLtepe
03 aralık 2012
5.0
100% (8)