9
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
1863
Okunma

An gelir karanlığın bir güneşi doğar sonsuzda
Su, susar kuyu konuşurken yanar
Kırımızı goncalar değdiğinde ellerine
Mevsim olur kırmızı şaraba kan dolar mahzeninde
Suskunluklar avazını çıkarır konuşur
Ve yüz görümlüğü çeker ay üzerimize
Meczup kalırsın anlaşılamazsın karanlık şehirlerde
Aşkın çoğu zaman yalnızlığındaki kol kola gezdiği kentlerde
Uzak bir şehrin kendini yaktığı andır..
Güneş doğarken konar sus dudaklarının alt köşesine
Her sabah bin kez IŞIK olursun kollarında sabahın
Gece arkana saklandığında yüzün onun döndüğü yöndedir
Aşkın kıblesini ararken sol yanında olduğunu anlarsın
Ve
İşte o sabah kabına sığmaz bir sevda
Doldurursun aşkın çeşmesinden kendini
Ense kökünde bir şems döğmesi içine düşer
Rumi susar Şems kururken kendi suyunda
Tambur çalınır ney uzak kalır kendi çayında
Özlem girdapları döner elleri açık
Eteklerinde bin kez beyaza boyalıdır aşk
Uzun fezanın içindeki boşlukta kalır söz
Aşkın Araf’ı suskunluğunda su ister
Kuyu volkan olur
Bardaklar ateş kusar
Dudak kuraklığı çöker gül bahçelerine
Gonca kurur gül solar
Gelinmelerin gidişsiz kalındığı bitimlerde
Cennet açılır yedi kapısız sözlerinden
Ölüm alın öper meczup sessiz… kelimelerinden
Gül yaprağı dökülür çiğ yanardı aşkın suskunluğunda…
Yağarken aşk şehirlere bulutlu gözlerden
Bir meczup daha düşerdi susuz kalmış çatlak toprağa….
5.0
100% (7)