5
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1151
Okunma

Don tutarken gece, yıldızlar saplanır topuğuma
Bakamadığım aynalar parçalanır sırtımda,
İşaret parmağım bükük ufuksuz yol gösterir
Yere basılmış gölgeli izler, yoldaşlık ederken, sis çöker
Dil, sus mahpuslarında kapalı, figan
Şafağın kırmızısı kalsa da dudağı açılmaz dağ arkası
Yitik bir şehirin, yanlızlığını örter kalabalık
Tek kişilik bir ayrılık yeter de artar
Ay fitilini çekmiş uykusunda, lambalarsa alabildiğince kısık
Kör sağır gece, yürütür topal adımları
Saatler durgunluktan ziyade durmuş akmaz akrep
Yel / kovansız gezer rüzgar anadan üryan
İnce bir ağıt kağıda sarılır mektupluk
Gövdesini çürütürken deniz gemi sallanır
Delinir bulut, kanadındaki martıya damlar
Çırpınır o vakit dalgalar, kayalıklarında
Avutur yosunları,yağmurlu
Haydarpaşa ilk istasyon gerisi deniz
Gelinmeyenli yerde durulmaz bu son trendir vakitsiz
Soba içi meşe közü,deniz boğulması, peron ayrılığı
Valizsiz bir beden
Ve mavimsi trenler götürür gönülsüz
Birleşmesizdi raylar, paralel kalan hayatlar
Boylamsız uzayan yollar
İstanyonlarsa anlığındaki duraksamada bir bakışmalık
Tünel hüznü, iskokusu çiğer içine saklanır
Camlardan koşar elektirik direkleri arkada kalır..
Elde bir resim eldesiz toplamalı hatıralı
Islak bir çeketin cebi delik
Diğer elde dönüşsüz bir bilet
Ray sesi kızgın, üstü gibi, martı ayrılığı, bir yolculuk...
ben giderim...
5.0
100% (7)