13
Yorum
17
Beğeni
0,0
Puan
2055
Okunma

mafsallarına göm sevdayı
ben seni ki gördüm
müntehir üç kelime saklarken
vurgun yemiş
dilinin altında diyemediğin
o üç kelime
-lütfen-
-artık-
-sus-
vurgun yediğimiz aşikâr
gizlice devşirilen
bir avuç
acı gerçek serpiyorsun
sustalı ağzıyla
kutsal sunağıma
batıyor gergin damarlarıma
düşüyor böğrüme
gerçeğin kanatan kafiyesi
o üç kelime
-anla-
-lütfen-
-git-
maviler gülümseyen cellatım
böylece konuşursan
hani olur da dinlersem
dolaysız bilerek o boşluğu
ve
atlarsam
geçer mi!
içimin uğultusu
beni bu deniz
beni bu deniz korkusu
avuçlarında topluyorsa
zeytin gibi ölüyorsam
ay düşmedikçe denize
tut beni tut
dirimlerimle bölüştüğüm
seni yâr bildiğim
beni söz aralığında dâra çekme
-tut-
-beni-
-bırakma-
bir kâfiye çekmese
kendi şiirime bile uğramam
farzet gözleri mühürlüyüm
şiir;
içre boşalan şelâle
dilimin altında biriken
her mısraya gerilen zar
imgeler
hep ama hep
sana dair
deme ki
soldukça içimizde buğulandı hayâl
bir çizgi kırıp döken gönlümüzü
ısıtır bu aşk yüzümüzü
başlarız hilâl gibi incelmeye
deme ki
-olmuyor-
-aşkım-
-git-
olmuyor aşkım
öpsem bir karanfili
dişlerimin arasında çiğnesem
kalbim titrer
bir deniz ki yerle gök arası
uzayan yolları tutmuş
mavi gözlerinin ışıması mavi
bir çığlık ki beni bulan
hep karanfil dersem
hep kalıyım dersem
hep koklıyım dersem
-olur mu-
-olur de-
-aşkım-
giderken yağmurlar başlamıştı
bürünüp koca koca bulutları
pencereme vuran damlaların
sesini kıskanıyorum artık
sana gel demiyorum
ben seni bekliyorum yâr
bu yağmur bir davet
çığlık gibi yankısı seni bulan
uzak uzak ölmeyi
kızıl bir gül gibi denizi koklamayı bilirim
her ölüm bana âşina
yalnız seninle açıldığım enginlere
cesedimi kendi elimle dalgalara atmadığım mı yok!
kabuk bağlamayacak beden
yosun tutacak denizden gelen
beni bu deniz korkusu boğsun
beni bu uğultulu deniz.