8
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
1341
Okunma

-hep mutlu olmak ister insan,
oysa mutlu olmadan da, bir başkasını mutlu edebilir-
Konuşsun diye terliyordu gözlerin
Ben, hiçbir sevgiye bel bağlamamışken
Gelmiştin.
Vakit çok geçti.
Sevmeyi,
Sevdirmeyi
Hiç düşünmemiştim.
Giderek koyulaşmıştı renklerinin her biri,
Kimi zaman yokluğun kadar taze olmuştu toprak kokusu
Kimi zaman da teninden rüzgarlara kirpiklerim tutunmuştu.
Çok kalabalıktı öykünmek adına,
Fark etmiyordu çekirdekleri meyvelerin.
En çok da vişne çekirdeğine gülümsüyordu
Boynundan uzayıp giden gençliğin.
Suskun günahlarında boynundan asılıyordu iki kurumuş dudak.
Aramadığım yer kalmamışken sefil yüreğim için bucak,
Bir senin rüyalarında bulmuştu yer tutunacak!
Çok kalabalıktı ellerin
Ellerin kimi zaman simsiyahtı;
Kimi zaman da bir üzüm suyu
İçerken bahtiyar olurdu.
Kötü günlerde, iyi arkadaşlar bulurduk göz göze uzanıp
Birkaç serseri taşlardı istiflenmiş aşk sığınağımızı
Aşka inanmayı tam da istediğim, o Mayıs akşamlarında
Kahkahaya bölünen geceler dilimlerdi önümüze
Amasyalı güzel bir kızın, kınalanmış elleri.
Giderek koyulaşan bedenin, bir gün kurumuştu büsbütün
Ne kadar ’gitme’ desem de, beyhude bir yakarıştı
Sensizliğe yakılan her içi dolmamış tütünün ağlamasıydı
Değerini bilmemenin güzüydü akşam saatleri yalnızlık
Bir tabak değildi eksik olan masada;
Ya da bir çatal, bir kaşık, bir nefes daha.
Komşular gelirdi ara sıra,
Dostlar, tanıdıklar, yakın akrabalar..
Hepsi gülerdi, hepsi anlatırdı bulacak bir şeyler hayat adına.
O güzün,
Gülünün tam ortasından, ’ben aşka inanmıyorum’ diye basmasaydım
Hani ellerimle bir de alıp, gözlerinle kanatmasaydım uçan kuşları
Dağıtmasaydım bu kadar seni,
bu kadar beni
ve hiç görmeden de sevebildiğimiz Afrika çiçeklerini...
Kirletmeden de, içebilseydim hani o gözlerinin nehirlerini
İçine ah atmadan, içine gamla bulandırmadan, beni sensiz koymadan;
Hiç olmazsa saçlarını, can çekişeşen ceylanlar gibi beyazlatmadan...
Farz-ı misal geri dönseydi zaman,
İnanıyorum derdim, ben de; aşka; hani seni üzmeden
Hiç tanımıyormuş gibi, sevginin kanatlarında izzetle ürperip
Öperken alnının tam ortasından,
Bu sevgi, başka bir sevgi deyip; sarıp üşüyen tellerini göğsünün
Akşam karanlığında yok oluşlarımızı birbirimize anlatıp
Demlerdim bir de çayın en namuslusundan.
Şimdi onlarca şiir kitabı, tat vermeyen resimler, fotoğraflar,
Üstüne günde beş defa aynada bana bakan çocuklar,
Zamanla alışırsın diyen, beni tanıdığını zanneden dostlar,
Önünden geçtikçe aşkla sahiplenilmiş parklar, sokaklar, kaldırımlar...
Vakit çok geçti.
Bu sabah da kendime ezberlettiğim şarkıları söyleyeceğim.
Sonra sevmekti,
Ölmekti,
Belki düşünürüm.
Nasıl olsa konuşmak için terlemiyor artık gözlerin!
Ağlıyorsa, o da birkaç dakika,
Neden böyle geçti diye, düne ait sevmelerin
.
5.0
100% (10)