4
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1864
Okunma

Ne sitem, ne şikayet. Bu içten gelen ses…
Allah’ın emeğiyle şekillenmiş bedene…
Nesri gibi güzel bir ruha ben nasıl özürlü derim.
Hâşâ!
Âdet edindim.
Onunla sohbet etmek huzur veriyor bana…
Hani kimsenin bilmediği
Bazı sen hatırlarsın geçenle kalanı
Güneş aşıp karanlıklar gelende
Geçmişin gölgesi düşer geleceğin üstüne
Mehtabı sönmüş bir gecenin suskunluğunda yükselir sesin
Şarkını kasvetli bulutlara söylersin
Terkedilmiş sokaklarda
Işıksız odalarda saçlarıma sığınır umutsuz çığlıklar
Çaresiz zamanlarda öğrendim
Çaresizliği iyi bilirim
Derman bulmakta ise hep acemiyim
Mecalimin beceriksizliğini kutsal bir emanet gibi taşıdım
Ve say ki
Yaşadım bunların hepsini
Hızar sürtmüş gibi
Can titredi
Acı parmak uçlarına kalktı
Gün dogmadan önce
En ihtişamlı haline büründü ay ışığı gibi süzüldü
Meşalelerin söndüğü gecelerde…
Yani o kadar güzel bir güzellikti ki
Hoş geldin diyecekken cihetini şaşırdı sevincim
Bir uçurum kıyısında
Kaptan dümen kırdı masumiyetin buzuluna
Lodos yemiş kutup gibi için için söküldüm
Lugatım da eksildi bütün tümceler
Kıyamam nasıl çocukça kundaklanmış korkulara
Bir nefes hacmiyle diz çöktüm cerrahın önünde
Neşter müşfik aferinlerle yüreğimi okşadı
Sözlüğe göre
Reçetesi kaybolmuş bir sayrılık!
Soğuk, bir kesiğe değen tuz gibi hücrelerim sızladı
Dayan gönlüm! Dedim…
Zaten bu yüzden
Elemlerin en zehirlisi tırnaklarımın arasına birikti
Gün geçtikçe bir eza gibi aksetti kanıma
Haykırdım! Ama isyan etmedim
Ey gönül ne olursa olsun manen tedavisiz değilsin
Yanında “kimsesizlerin kimsesi”
Hemen yaktım can evimin tüm ışıklarını
Bir piyanist edasıyla bükülerek
Kutsi bir vazife ifa ediyor gibi
Geçtim tanrının kapısından
Müteakiben
Sabır iğnesiyle birkaç elbise diktim
Her gezegende
Yetim harflerden bir saray yaptım kendime
Hiç değişmemiş geçse de ömür
Ve hiç bir üzgü beni pes ettiremez
Biçare aklıma ilk gelecek bir şey gibi
Tedavülden kaldırdım garip arzuları
Mutsuzluğa çık evimizden dedim
Reçetesini kaybolmuş dermanı tanrının evine teslim ettim
Ne mübarek, ne garip duygu bu!
Hayati ve ölümü yeninden öğreten insana
Ay camlara sürtünürken
Sanki yüreğim sustu dedim
Yarabbi!
Seni anarken titreyen göğsümün
Üzerinde naif bir uyarı yazısı olsun istiyorum
Kimse bilmez gönül çuvalımdaki masumiyetleri
Birde o ışık sönüp karanlıklar çökende
Aldığım her bir nefesin şükründeyim elhamdülillah
Her nefesin başında söylemeye müstahak
Senden gelen her şeye amenna Yarabbi!
Sabahın pembe, beyaz tülleri sıyrıldıkça
Her akşamın ufkunu sardıkça gece
Yüreğimin farzının sesini dinledim
En keremlisini seçtim
Hakla kalp arasında dilimi ilikledim
Dünümde olmayanlar…
Göz kırpıyor
Şimdi içimde bir yerde
Doğmuş yıldızları mavi bir semanın
Bugün kâinat hülya gibi hoş
Ve bugün umutlar daha bir mavi
Vay be, divane hayat! Aklım dan yâr olmaz sana
Bir cevap olsun
“U” dönüşü yoktur anneliğin içinde!
KAYIP YALDIZ