4
Yorum
13
Beğeni
0,0
Puan
1023
Okunma

Çocukla annenin kesişen hayatları
Üzerinden geçerken
09 Mayıs mı taçlandırdı o günü?
Şüphesiz ne kadar şiir besteledi o güne
Anne adı nelere kadir
Biri çıkar
Doksan dokuz şiir çıkarır
Yalnızca bir vasfından
Biri de
Gece inip kemiğe batan yaraya dokundumu
Bir başına yürek aralığından kendi kendine
Ah! Anam deyip sustu
Bir daha da kıpırdanmadı
Ne çoktular ve çocuktular
İçlerinde büyük bir dünya birikimi saklıydı
Ve bu çocuklar hayattan alacaklıydılar
Kimi beden diliyle kendi ruhuna dokundu
Aşk olsun sana çocuk aşk olsun
Hani üstüne kanatlarını indirmişti ya
O, dilsiz acıların, o nasırlı ellerin
Hani ana sütü gibi kutsal
Kara delik gibi bitimsiz o sevdanın
Şiir midir ölçeği
Hani bir gün-diyorum-kısacık bir gün
Yani 24 saat mı olsun ederi
Aşk olsun sana çocuk aşk olsun
Hani evlat için ana
Yüreği göğsünü yırtıp yırtıp hoplasa da
Nutku darlıktan tutulsa da
Yemin ve billah
Sütüm haram olsun demez
Sahi, var mı delikanlılığın kanunda
Mükemmel evlat olmanın formülü
Kimi bin muhteşem güneşe
And olsun der gibi
Eğer yapabilseydim
Elimi ilk tutan kadının bir bakışını
Kalbimin başkentine dikerdim heykelini
Çizebilseydim resmini
Mürekkebi güneş olurdu kalemin
Neşeli bir çocuğa benzerdi sesi
Eğer adına bir şiir yazabilseydim
Mecnun bir daha anmazdı Leyla’nın adını
Kimininde derin bir yanı vardı
Ve keskin bir ifadeyle itiraf etti
Annem hayran olduğum tek kadındır
Hem mükemmel, hem asil, hem zeki
Hem de güzel, şifa gibidir üşüyeni ısıtır
Bir kaç hayat çıkarır vefasından
Bir kitabı hatırlatan kadındı
Ve olmadık zamanda
En fena, en çirkin bir mutsuzluk düştü içine
Sandım dağların sabrını omuzladı
Yüreği sonra oynadı yerinden
Gaybı bilen biliyor
Sükutun büyüdüğü bir boşluktan
Bir şiir boşluğuna düşerken
Annemin figanı dolu bir tabanca gibi
Şakağımda patladı
Eğer duyulsaydı göğsündeki inilti
Her emzikli kadın, emzirdiğinden vazgeçer ve
Her gebe kadın, taşıdığını düşürürdü
Vallahi ve billahi
Sonrası Annemle mevla arasında
Kimi de hem ümmi, hem suskundu
Zihninin çeperlerini zorlaya zorlaya
Kalben soruşuyor
Aşk benim anamdır, ben aşktan doğdum
Yani “Anne!” diyorum
Kalp ile ruh arasında
Doğuran aşk ehil hâlâ
Hani insan teninin gözeneklerinden
Geçen şiirlerin kanadığı yerden çıkıp
Nil gibi şah damarında dolanırken
Öyle harladım ki doğduğum aşkı
Ateşin öfkesi kabardı
Yapıştım kaldım yakasına
Tuttu sağ elini bastırırken sol yanını
Mısra mısra güneş dolandı saçlarına
Kirâmen Kâtibîn vekildir
O, iki dörtlük için
Az mı direndim dil ile kalp arasında
O bir kaç mısra bir türlü gelmedi dile
O dile gelmeyen mısralar kulaklarımda
Bir vahiy gibi çınlarken
Tarihi geçmesin diye
Bi katre mavi umudu
Erguvani masalların arasına sakladım
Farz et arşıâlâ’nın gölgesinde
Besmele ile gelincik çiçeği gibi
Derledik hayatın zevklerini
Ve dünyanın pırıltılı görkemlerini
Gömdük tarihin üstüne
Uzun uzun
Baktık yağmurun arkasından dünyaya
Firuze bir göğün altında
Hayat sahnesinde ikimiz yaşıyormuş gibi
Çetin bir yolculuğa çıktık
Ben mi tutuyordum
Ayakta durmak için elini
Yoksa o mu tutuyordu
Hayatta kalmak için benim elimi
O, yıldızın durduğu yere and olsun
Hiç bakmadım Leyla’nın gözlerinin içine
Beni terkedip gitmesin diye
Ne diyeyim Anam!
Bu dünyada her suskunun bi Leyla’sı olmalı
Şüphesiz
Lütfü olsa gerek bana arşın sahibinin!
Kadınım! Döndür başını bir bak
Eğer kalbimdeki niyet arşıâlâda kabul görürse
Eğer bu el de bir gün kalem tutarsa
Çıkıp çıkıp gönül makamına
Bağıra bağıra
Dağa taşa yazacağım adını.
Leyla Çakıcılar