1
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
1807
Okunma

Sorma[!]
Anlatması da zor anlaması da…
On iki eylülde doğdu[!]
Göğüsten girip sırttan çıkan bir kurşun gibi geçti seneler
Aynaya baktığında gelin olmuştu
Ve [U] dönüşü yoktu hayatında
Otuz kasımda bir çocuk çığlığı düştü bağrının ortasına
Bir tek canlı kalamadı gökyüzünün hurcunda
Yeryüzü matem tutan bir gelin gibiydi
İçerledi…
Kalbi karıncalandı
Hücrelerinde zıkkımlı bir fütur husule geldi
Ocağın başında saçları bembeyaz oldu
Peşisıra soyuldu çehresi kendi suretinden
Aynaya baka baka[!]
Zamanı yaşanan yıllarla tartamadı
Yan yatırdı kum saatini
Ne sordularsa sonra dedi
Yirmi dört mayısta güneş tutuldu[!]
O günden sonra
El değmemiş karanlıklar ince ince söküldü
On yedi temmuzda karardı karanlığı aydınlatan ay[!]
Bir hayal daha kırılıp suya düştü
Su yaralandı su kanadı
Alık alık gökyüzüne baktı
İsminin anlamını temmuzda öğrendi
Feleğini temmuzda şairdi
Yani, bir daha huzur kıblesine götüren yolu bulamadı
Yirmi sekiz ağustosta gün aymadı[!]
O durgun, dalgın ve fersiz yüzüne uhrevi bir hüzün peyda oldu
Şuur muvazenesi bozuldu
Kalbi tümden narkozlu gibi
Ve tek bir imge taşımıyor içinde taşıdığı his
Dudaklarında hiç tereddüt etmeyen heceler
Bir türlü sadede gelmedi cümleler
Sustu!
Uzun uzun sustu
Sadece sustu
Amansız, dipsiz, hüzüne davet eden bir susuştu bu
Küllerine gömülü korlar yeninden alevlenmek üzereyken
Süzülürcesine meçhul hayatların piyesine girdi
Ödüllü bir hanımefendi gibi isminin anlamını not ettiler
“Çok karanlık gece”
Ve saçları gece gibi simsiyah olan [kadın].
İsminin anlamı sanki nakış gibi işlenmiş fermanına
Her şeyin helak oldu bu dünyada
Keder kadersizlere mahsus besbelli
Mahlas istemez
Şad olsun felek
Kabaran göle benziyor gözleri
Buğulu ve tedirgin[!]
Daldı vasat bir yaşamın âlemine
Yürüdü[!] bir meçhulden bir başka meçhule yürüdü[!]
Meçhuller caddesinde bırakılmış kedi yavrusu gibi
Bağırdı
Baba! Kapı kapalı
Annem beni duymuyor
Bağıra bağıra
Çatlayıncaya kadar kendini doyurdu
Bir kez daha ufka baktı
Dünün bir adım uzağında yarının bir koşu yakınındaydı
Ve nefesinin her biri bir ateş topu
Nereye düşeceği belli değil
Karanlığın yaya yolunda koştu
Kırmızı ışıklar yandı üstüne
Zamanın umurunda bile değildi
Yaşanmamışlar düştü peşine
Gelecek vaadini tutmadı
Kırmızı kar yerden göğe yağdı
Rüzgârın kelebek etkisi vardı
Bir pelerin gibi tutup savurdu seyir defterini
Kurşun döker gibi döküldü yaprakları şimşekli karanlıklara
Bir izleyici gibi oturdu kendi mazisinin önüne
Gece gibi örttü geçmişin üstünü
Geride marazlı bir ömür kaldı
Sardı sarmaladı kalan ömrünü
Hüzünün en güzeli battı tenine
Tırnakları sızladı
Kirpik diplerinden oluk oluk [ah] geldi
Terk edeceğim bu [ah] ları
Uzaklara…
Gideceğim diyordu, uzaklara…
Tarih atlaslarından sileceğim ismimin anlamını
Bir düşünce boyu
Bakışlarının çaresizliğinde buluştuk
Ve hayat sokaklarında
Kendi gölgesi ile ayaz bir yolculuğa çıktı
Adım adım ama nereye?
Sorma[!]
Anlatması da zor anlaması da…
Ve hiç kimse öğrenemedi o dipsiz gizini
KAYIP YALDIZ