3
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1735
Okunma

…Yorgun bedenime dikilen
"Saat kulesi" gibisin şimdi…
Nasılda hüzün kokuyor ocağımda tüten duman,
Sanırsın ölüm ertesi sessizlik gidişin;
Dostlar gibi boynu bükük
Ve nemli bacası gözlerimin
Ağıtlarım!..
Korkarım indirecek semadan melekleri,
üşüyen göğsüne...
Ya’/dlarım!..
Yar edasıyla ilişirken kollarının kuytusuna
Yolup sererken, yatacaklar sanırsın,
o ipekten kanat tüyleri,
mis kokan gerdanına…
Nasılda hasret düşüyor gözlerime, gökyüzünde dalgalanan kuşlar
Sanırsın musalla ertesi toprağa bensiz girişin.
Anılar gibi buruşturulmuş seferi
ve puslu penceresi dudaklarımın...
Çığlıklarım!..
Korkarım söndürecek lambadan perileri,
uçuşan avuçlarına...
Yaşlarım!..
Yol edasıyla uzanırken dizlerinin üstüne
Coşup çağlarken, düşecekler sanırsın,
o sütten saf taneleri,
amber kokan ellerine…
Nasılda solgun geliyor, teninde yeşeren ömür
Sanırsın yağmur ertesi kuraklık gelişin.
Ağaçlar gibi çürük
ve kırık uçları parmaklarımın...
İnlemelerim!..
Korkarım karartacak doğudan güneşleri,
uzanan gölgene...
d/inlemelerim!..
Sus edasıyla ürkekleşirken adımlarına hasret
Kopup inerken, uçacaklar sanırsın,
o felekten geçen seneleri,
sen kokan takvimlerine…
Nasılda savruk geliyor, adında dönen kader
Sanırsın yollar ertesi çıkmazlar gidişin
Sevdalar gibi yıkık
ve gedik kahrolası bedenim...
Erimelerim!..
Korkarım sindirecek, maddİ’en sevişleri,
çekilen tenine...
Eksilmelerim!..
Tel edasıyla incelirken beyazlarının göğsüne
Vurup girerken, kalacaklar sanırsın,
o yürekten tiz sesleri,
ben kokan saatlerine…
…Yorgun bedenime dikilen
"Saat kulesi" gibisin şimdi…
5.0
100% (4)