1
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1275
Okunma

ÖKSÜZLEŞTİ BU CAN!
Görmüyor!
Âmâ bile sevinir halime
Âşık kadar umutsuz
Hasta kadar aciz
Teni ateş,
Eli ateş,
Perçemi ateş,
Devrildi sineme Tebrizî bir güneş
Donuklaşan kir, ışıksız aynada sima
Ovada gezinen avuçlar bedbin, bitkin
Hasat edilemez bir tarla
Arz ve sema
Yeşeremez bir gurur
Ve dudaklarında kin
Önümde süzülen SEN hepten cehennemdin
Putlar kıran kalbim kayıp, firari, suskun
Susadım günahım SEN’sin
Azabım SEN’sin…
Bir kerecik görmek istediğim handende
Filizlenen topraksız bir bitki
Güneşi SEN’sin,
Havası SEN’sin,
Suyu SEN…
Anlatamadığım bir sır
Sırlı bir ayna
Nereye baksa ten,
Görse ten,
Sevse ten…
Dokunuşlar, duyuşlar, hep boşa…
Haykırmak boşa…
Yollara düşmek boşa…
Gülkurusu bir gömlek
İncecik bir yüz
Saracak belini o gümüş kemer bir gün
Kararsız bir hüzün İrem gözlerinde güz
Ölüm yakın bana
Vuslat yakın bir düğün
Elimi uzatsam
Kör lambalarda bir kin
Uzadıkça uzayan bekleyişler sessiz
Odalar kasvet giymiş
Kabre eğilmiş tin
Her sokak çıkmaz
Her yorgan altı dehliz
Dumanla kardeş
Esenle düşman bir nefes
Atan kalp yolsuz
Ve yollara düşen basınç
Seni SEN yapan nedir?
Yüreğindeki heves
Dudağında gezinen günah
Ve sonsuzluk…
Ve hınç…
Durma kirli kaldırımlarda bi-çare dilber
Gül de dilenci duygularıma ol bir şifa
Yürüyen bulutlar
Ve yorgun bir yüzle gelen
Isırgan otu misali kırgın bir kervan
Geldi geçti bu kalpten
Öksüzleşti bu can…
5.0
100% (2)