1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1309
Okunma

kader işte!
Kimse kalkmasın
Amuda
İki el üstünde
Ne denecekse
Diyen O,
Kader işte!
Bunun burası ne
Leyleklerin göçü
Üveyiğin aşkı
Bülbülün sesi
Yarasanın gecesi
Kumrunun hayali
Kader işte,
Var mı ötesi...
Dağların yüksekliği
Dumanlı gökyüzü
Garibin tütmeyen ateşi
Meltemin okşaması
Sümbüllerin patlaması
Kader işte,
Ne demeli...
Sazların arasında
Yalnızların arkadaşı
Çamurlu sular gıdası
Kimsesiz söğüt ağacı
Kader işte,
Boyun eğilmiş bir kere!...
Çakılmış çivilerle
Konmuş omuzlara
İçinde bir mevta
Ağlaşır insanlar
Hep bir ağızla
Kader işte,
Ötesi yok ki elde!...
Sorulur mu doğana
Nerde doğacaksın diye
Bir bakarsın Afrika’da
Kimsenin uğramadığı
Sığ bir ormanda
Gelmiştir dünyaya
Kader işte,
Akıp gider bir kere!...
Güneşteki ışık
Gecedeki karanlık
Topraktaki mütevazilik
Nehirdeki akıntı
Denizdeki bolluk
Ne demeli,
Kader işte!
Sarışınsa çocuk
Baştaki ağırlık
Geliyorsa yaşlılık
Gidiyorsa gençlik
Bükülmüşse bel,
Sarkmışsa yanak
Dinmiyorsa ağrı
Yapacak bir şey yok
Kader işte;
Konuşan bir dil
Yürüyen ayak
Tutan el
Bakan göz
İşiten kulak
Yapmıyorsa görevini
Başa gelen bela
Üzmemeli sahibini
Bu da kader de gizli...
Kader işte!
Herşeyi kuşatmış
Olan haşmetiyle
Hayır da şer de
Mutlak onun elinde
O halde neden,
Hep bakılır gerilere
Hücreler inanmışsa kadere
Ferahlamak kalır bizlere
Kader işte,
Bu, böyle biline
Yoksa dumanlar çöker,
Tepemize!.....
yıl:19.12.2004
saat:23.15-23.30
yer:Çengelköy/ist
EROL KEKEÇ
5.0
100% (1)