1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
87
Okunma

Kor Düştü Bu Toprağa
Vakti vardı, karanlık derindi,
Dağların yüzü çökmüş, rüzgâr hüzne bürünmüş,
Sokaklar sessizdi;
Dünya, bir işçinin omzuna çökmüş gibiydi.
Bir haber uçtu ovaya, dağa, taşa:
“Bir adam kendini ateşe verdi!”
Duyanın yüreği yarıldı
Duymayanın vicdanı karardı
Gökyüzü bile utancından yüz çevirdi...
O an, bu toprakların en eski ağıtları
Bir kez daha diz çöküp yere çöktü;
Çünkü yanan bir candı…
Sönmeyen bir çığlıktı...
Vardı bir garip adam, Nuh derlerdi adına;
Yürekten çalışırdı, alnının terini namus bilirdi,
Onuru sırtında, umudu cebinde taşırdı.
Beş evladın babasıydı…
Her sabah ekmeğiyle değil,
Kaderiyle yarışırdı...
Gün geldi;
İşinden edildi.
Ekmeği elinden gitti,
Rızkı daraldı,
Yüreğindeki dağ büyüdü.
Bir gün dedi ki:
“Beni dövdüler…”
Göğe seslendi, yere seslendi,
Ama sedası karanlığa çarpıp döndü geri.
Kimseler duymadı.
Kimseler bilmedi.
Kimseler sormadı:
"Bir insan neden ateşe yürür?"
O gün…
Kaderin ağır bir kapısı aralandı.
Bir yayının soğuk ışığına
Bir adamın son çığlığı düştü:
“Ben de varım!”
Ve Nuh…
Kendi bedenini değil,
Toplumun sustukça biriktirdiği bütün acıyı
Alevlere bıraktı...
Ateş yükseldi
Karanlık çatladı
Gök, bu topraklara ağır bir çığlık bıraktı:
“Ey yeryüzü!
Bir insan kendini yakıyorsa
Sen çoktan yanmışsın!”
Alev dedi ki:
“Ben suçlu değilim!
Ben yakmam,
Yaktırırlar!”
Ve duman dedi ki:
“Ben göğe yükselmem,
Onlar utançlarını benden saklar!”
Yel dedi ki:
“Sen sustukça, sıra sana gelecek ey insan!”
Toprak bile dile geldi:
“Bir evladımı ateşte kaybettim,
Siz hâlâ sessiz misiniz?”
Bir ülke…
Ekmeği büyütmeyen,
Emeği yüceltmeyen,
İnsanı korumayan bir ülke kalırsa
Küller bile utanır kendi yangınından...
İş yok,
Aş yok,
Gelecek yok,
Gülmek yasak,
Bir tek zulüm var…
Ve bir tek gerçek:
Mücadele yoksa, sana ekmek yok!
Susarsan,
Sıranın sana gelmesini beklersin.
Sıra sana gelince,
Kimse sesini duymaz.
Tıpkı
Nuh’un duyulmadığı gibi…
Bir destan yazılacaksa eğer
Kalem kâğıda değil,
Yüreğe değmelidir...
Bu destanı yazan,
Ben değilim.
Alev değil.
Duman değil.
Toprak değil.
Bu destanı yazan,
Sessiz kaldıkça içi yanandır!
Ey bu mısraları okuyan!
Bir insanın yanışını izlediysen
Asıl yangın senin içindedir.
Sök artık bu suskunluğu!
Kaldır başını!
Çünkü her ağıt
Bir uyanışın kapısını vurur...
Ve unutma;
Ateşe yürüyen bir insan
Korkmadığı için değil,
Artık kimseye güvenmediği için yürür.
Nuh’un küllerinden
Bir avuç umut yükseliyor şimdi.
Belki küçük,
Belki zayıf,
Ama insanın en büyük gücü budur:
Küllerinden bile doğrulur!
Bir gün gelecek
Bu topraklarda
Hiçbir baba,
Hiçbir işçi,
Hiçbir emekçi
Kendini ateşe vermek zorunda kalmayacak.
O gün,
Bu destanın son dizesi yazılacak.
Ama bugün…
Bugün yazılan dize çok açık:
“Bir insanın yandığı yerde
Kimse ısınamaz!”
Bu toprakların bu çağdaki destanı
Böyle yazıldı.
Ateşle, acıyla, onurla…
Ve bir insanın sessiz haykırışıyla...
Erol Kekeç/08.12.2025/Sancaktepe/İST