4
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1171
Okunma

Asi bir çocuktum
Şafağın sökmesiyle oyunların başladığını sanardım
Tan yeri ağarınca avuçlarıma haylazlığımı eğerdim adımlarıma
Yaşımı bilmezken parmaklarım,zamanın çatlağını öğrendim
Kirlenerek büyüdü ciğerlerim…
Türlü türlü yaslara uçuyorum
Yenik serçelerden ateş artığı sözcükler düşüyorum
Zulam da çelikten intihar yürekli cehennem duruyorken
Çiseliyor bahçemi bir hal vuslata dair
Nefesini sürüyor çatlak cümlelerden başkaldıran ürperme
Sessizliğim dökülürken kentin şahbazlığına
Paydos zamanların varlığında mubah olur eşkıya salınımlar…
Sibirya dağlarından tene değse de
Alev alev hasret varken başımda üşütmez ayaz
Tetiğe dokunur titrek elleri geçmişin
Yansıyınca her giden
Tende uçurum yanıklarıyla
Acılanır hikâyem
Kirlenir gözyaşım,lacivert asılınca kirpiklerime gece…
Bir ürpertinin çırılçıplak teninde
Yalın ayak bir çocuk dolaşır
Dirsekleri yara g/izi
Gözleri düş mavisi
Dokunulmamış hikâyelere doğru koştukça
Ve
Şefkatli ellerde büyüme sancısı çekerken
Gözleriyle gülümserdi umuru
Ben kayb/olurdum aniden…
Şimdi som altın
Dilimde ballanan veda
Kederimde selsebile nehirler
Nakşında dağlarımın ayaz yakanları
Nasıl da üşütür firari dileklerim ahları…
Ömür bu bilirim son nefeste küllenir acziyetim
Gök gürler yağmurlanırım
Ayrılık belası ölüler taşır
Kendime dönerim özümün yüzleşmesiyle
Fikrime mezarlar eşildikçe
Kırık bir tebessümün inançsızlığında
Kör bakıyorum herşeye…
Ahu zarım yankılanırken uçurum diplerinde
Bir şehir düş(l)erdi yıldızlar
Gözdağı verip ertelenen adımlara
Vuslata sözlü düşlerimin katiliyim namussuz ihanetler göreli…
13102009