4
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1802
Okunma

Ağlasam göl olur mu yaşlarım
Ahımı işitir misiniz derinlerde
Divane serseriyim geçmişime
Ne günler savurdum yele
Görmezseniz özlenirmiyim sizce
Ne halaylar çektik el ele
Kararan gecelerim taş üstünde
Muhabbet kuramadım kendime!
Ağlasam sel olur mu yaşlarım,
Bahtıma ateş dağladım
Sis ve selva üstüne
Çiçekler soldu elimde,
Ne yaman süzülürdüm gözlerde
Avucumda oynadığım bilyelerle
Gül derlediğim o günlere
Takıldım bir bakış hasretle!
Ağlasam tutar mısınız?
Gözyaşlarımı gözünüzle,
Yorgun parmaklarım takıldı
Mum ışığında sert yere;
Getirin masum çocukları
Dokunsunlar küçük parmaklarıyla
Burnumdaki eski çerçeveye,
Yaşlılar doluşsun etrafıma
Görerek baksınlar alnıma
Kutsasınlar yayılanları etrafıma,
Buhurdanlar yansın başımda
Misk kokuları dağılsın sobayla;
Hayat dolu kızlar gülümsesin
Masmavi berrak göğe,
Ölümün gelini halaylar eşliğinde
Tebessümler dağıtıyor yüzüme…
Ağlasam sesim gelir mi?
Dumanlar çöken iliğinize
Bizarım gidiyorum gurbete
Dertlerin türlü türlüsü sineme
Taht kurup kökleşti hücrelerime
Kelebek gibi hafif tenime
Reva mı bu acılı mersiye…
Saldırdı akbabalar pençeleriyle
Garip geldim, garip gidiyorum işte…
Ağlasam görünmez yaşlarım
Odunlaşmış yüzlere,
Ahlarım yükseldi çoktan göğe,
Hesapların görüldüğü günde
Yapacak bir şeyim yok sizlere
Sevdiklerim ahu figan etse de
Garip geldim garip gidiyorum Rabbime!
Yıl:14.01.2005
Saat:15.40—16.00
Kuzguncuk/İst
EROL KEKEÇ
5.0
100% (2)