1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1448
Okunma

Cennete yolculuk yapmak ister misin?
Yerimden öyle bir fırlamışım ki dizlerim kan içinde
Alın gidin korkularımı
Sanki düş komasındayım
Saçlarımı elinizle okşayın
Dünya gününün ikindisinde
Rabbim! Yerimi sen ayır, kenarı boş olsun
Sabrın taşarsa yıkarsın arş’ı rahman’ı
Hiç telef olmadı! Çok şükür
Şimdi seninle bir kavledelim
Dayanç senin! Erdem ötekinin! Ameli ferişteye bırak!
Bir kadın düşün
Issız adada fildişi kulede tutsak bir gelin
Gönül yapraklarından elbise giydi hiç değiştirmeyi düşünmedi
Suskun göğün altında deniz mavisiz
Bitap düşmüş kalbi bir damla mavi dua için
Pusulası tarumar
An gelir engine açılan geminin kılavuzu
Bazen limansız bir gemi gibi ufka bakarlar
Suyun kıvrımını uğur sayarak
Feriştem okur fıtratım
Yanlışlar yanlışmışlar
Adsız ben
Kafiye gerekmez, gerçekler kullara kapalı Allah’a ayan
Amel karnesinde başarı durumum ne iyi ne fena
Kimi aymazlıktan, kimi cahillikten
Aşkı acıdan kurtarayım
Bana bir amel söyle ki onu yapayım beni Allah da insanlar da sevsin
“Olmam gereken yer burası mı?”
Bağışlayın beni tutkularım ihtiraslardan hep kaçtım
Gönlümün izindeyim
Ömründen sızdırılmış bir ezgi kanatlandı birden pusulu kıtalardan
Sevgiyi her şeyin üstünde tuttum
Bütün amelleri avuç içine çizdim
Suskunum! Sen varsın ya sen! Yüreğimi bastığım ufacık bir köz
Öyle aşk var ki kalbi titretir, öyle sevgi var canın cız eder
Ayrımsı yorum ki bütün tattıklarımdan farklı
Bu öyle bir şey ki ömre bedel
Hummalar içinde yatan ruhum
Özüm kız kulesi gibi suya tutuldu
Suskunu sevmek abdest gibidir şüpheye düşersen bozulur
Hep aynı sorunun peşindeyim
Acaba işgal ettiğim yer neresi?
Bu canın içindeki rolüm hangisi?
Nereye yakışır?
Gördüm ki, şetaretin sahasında pınar başları tutulmuş!
Susacak kadar soğumadım hayata
Gerçekten gömlek diktim vehimlere
Bir yanılsama, bir kulak şakası sanma
Sizde olmayan bende olanı
Sanki kadim dost gibi, dinleyecek kadar sabrın var mı?
Parmak uçlarımla çizdim avuç içini duyuyorsun değil mi beni!
Benim sevdiğimin yüreği avuçlarının içinde
Sen farkında olmadan konuşur içindekinle
Adsız bir şahbaz, ya da tabirsiz
Doğuştan hem dilsiz! Hem sağır!
Bu bir "kusur" ya da "eksiklik" değil
Kalbinin cephesi kadifeden yüreğin kurnası henüz açılmamış!
İlahi mimarinin mucizesi
Bu hengâmede, hiç ağlamadı ne de bir canı acıttı
Melal var ki çok nimetten âlâdır
Mevla ya inandı içim
Parmak uçlarımla her sabah yazarım avuç içine
Seni çok ama çok seviyorum
Ah be temaşam boynumda taşıdığım vebalimdir
İki gözüm de lezzetler âlemine kapalı
İsyanı sabırla yıkayıp attım
Mevlanın heybeme koyduğu nimetleri şükür ipiyle bağladım
Gaipten bir ses çaktı şimşek hızıyla
Ulvi bir şeyin timsali gibi bir zafer müjdesi gibi şadırvanda şakırdayan su
Tut dilsizin ellerini aksın su avuçlarına
Dünya gününün ikindisinde kalbin ne dilerse Allah’a vuslattır
Şükür ile kalbin tavrını muhafaza ederek
Ben onu yaradanın verdiği şekliyle sevdim
İster ezinç deyin ister hediye
Allah’ım yaşadıklarımı unutturmasın bana
Ferişte mutluluğun arifesini kifayetin kadehinde yudumladı
Öyle bir ifa öyle bir dil ki sırat gibi keskin, sırat gibi inci
Suskun mazlum bir düşün şeklinde
Rüzgâr bir medet oynattı yerinden geçti suskunun içinden
Yüreğinden bir titreme geldi kalbi ürperdi
Tanrı kudreti üstüne örttü git Kevser ırmağından bir avuç iç dedi
Bir bardak su gibi çalkalandı suskun
Hiç bilemem Yarabbi! Yerimi sen ayır
Tanrı buyurur! Annenin kenarı olsun?
Eğildi lirik gözleri mutlak umudu paylaştı
Rabbim! Ne güzel dost’sun
Candanı can bellemişim
Ne bir yüz düşünür ne hatırlarım
Ne sör, ne düşün, ne o, ne bu
O benim yüreğimin ritmi, kulağım dilimdir
Kalp rikkatinden iki yaş damlattı
Biri dağvari ateşe yeter
Düşünmeye değer...
KAYIP YALDIZ
Tevekkül eyledim Yaradan’a, her sabah yeni bir gün doğarken
Yalnız doğduğun gün değil, senin ben avuç içini öpeyim__ Otuz kasım