2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1924
Okunma

Koca bir dünya! Süresini bilemediğim bir ömür vardı elimde
Ve hiç bir şey sığmıyordu içine
İçine taze sonbahar katılmış bir gün
Yüzünü güneşe vermişken
Hayatı topladım fazlalıkları ayırdım
Doğruların yarın yalan olmadığı, hiç bir zararın erişemeyeceği
Bir dünyaya hazırlık
Bir kadın ruhunu
Dehliz gibi kuytu bir köşede gönlümce kurguladım
Şekilleri, imgesi, elif gibi cesur bir iyimserlik
Arş-ı alaya çıkmış yedi kat
Hangi çılgın bana zincir vuracak
Usul usul iç içe bir yelpaze biçimi helezonlar havalandı
Bir toz kasırgası gezintiye çıktı
O büyük Rab ki, vadediyor güzeli, doğruyu, iyiyi
Ezelden beridir
Bu tanrısal rol dağılımı
Kış başında bahar geceleri yaşanıyorken
Ay ışığı gecenin yüzünde
Hilal zarafetinle
Dolanmış ağaçların boynuna
Sararan yaprakların dudaklarında
Mahmur beste ile huzur geziniyordu
Notalarıyla bir zerafetin örneği idi
Esen rüzgâr doğayı hoş bir melodiyle hışırdatıyor
Yaprakları topluyor
Bir başka bahara hazırlıktı
Hiçbir cüret bir mutluluğun ruhunda ondan izinsiz dolaşamaz
Ilık rüzgârların başka hayatların fevkindeki kudretten
Alıp getirdiği bir fon müziği
Tabiatın repertuarı uysal sese eşlik eden
Bir füsunla
Göğüsteki vasistası açar
Tabiat şaheserin yalazını insan hayatını koyuyor ortaya
Tanrının yüce silahı olan ölüme
Tek rakip olarak
Hayatın yüzü
Ölümü değiştirmeye yetmedi gücü
Tanrının yarattığı o zayıf o nahif kullar ölüme muhtaçtırlar
Vazgeçebilmeyi hiç düşünmediğimiz
Hayat zaafları
İnsan kendi ihtiraslarının patronu ama hayat esiri
Artık genç de deyilim ki
Her gün uzaktan bir müjde taşır rüzgâr mısralar söyleyerek bana
Hava latif mehtap ondört
Gönül sonsuz ufka yol aldı sonsuzluğun kalbinde yaşatmak istedi sevgiyi
Rüzgârım başucunda duyunca nefesimi saçların çözülmüş bir demetti
Zevkin bu zarif rüzgârında
Yıldızların gözü altında tertemiz şeyleri bağladım kuyruğuna
Bir uçurtma uçurdum göğün yüzüne
Çıtaları gitar telinden
Kaidesi dirliklerin denge merkezi
Mehtap atmosferinde başlayan sevgiye özgü heceler
Duyguların taklitlerini telkin etse de asıllarını aratmayacak
Vurmayın uçurtmayı
Aşikâr bu makberimde dahi rahatsız eder beni
Tez beri mızrak menziline ulaştı
Gece damlaları bir sakin masumlukla akıyor
Vurulmasaydı çıta uçlarından
Yumuşak nefti bulutları ufuk çizgisini geçecekti
Tabiatın sunduğu görkemi bozan tek canlı türüyüz
Öyle kale gibi sözlere güvenim yok zaten
Lügatlarda en lüzumsuz sözcük
Yüzünden örtünü kaldırıver azıcık
O bir seraptı! Tanrının çocuklarını sevgi emziriyordu, vuruldu!
Çocuklar üşüyor
Niye böyle üşüdüğünü Tanrı biliyor
Teselli kabul etmeyen yoğun bir acı kendini mübah gösteriyordu
Umutların kaybolduğunda çaresizliklerin en insafsızıdır
Lütfen def eylemeyin tenden
Heder olmuş değerleri naziri yok zamanda
Bütün mabetler içinde
Güneşten ilk ışık alan yerinde adak yerine hayatımı yatırırdım
Ey giz gönlümün her cümlesi aşkla okunacak bir kitap
Canımı feda edesiye kadar oku beni
Olmasa yoldaşım gönül alçağından
Bari elemli halimi bir parçacık anlar
Kötü değil bir gönül al değerse eğer inancına
Saçmalama cesareti, seninde var mı?
Birleşmek iken çaremiz
Bölünme endişesi
İnsan kendi tenhalığında soğuk bir zalimin bıçağı gibi yırtıyor zamanı
Kalpler terk edilmiş bir dağ köyü gibi zifiri karanlık
İnsan kalbine ne hükmeder?
Sevgiyi gösterdiler
Duyuramadım sesimi
Çekilmişti sevginin pimi sürmelendi kapısı meğer
Ne bileyim
Özünlü öfke bilinçaltında bir dehşet
Ya aldattı beni umudum, ya kapattım umudu insan yüzü görmesin diye
Nerede saklanmıştı öfkeler? Utanılacak bir şey
Gönüllere bindirilmiş öfkeler
Yok mu Rabbim öfkenin bir güzel şekli, derim
Bu akşam rüyamda serabı gördüm bir damla yaşı düşmüştü yere
Sanki baldıranşerbeti
Bilmiyorum tanrı kime kızıp kimden öfkesini almak istiyor
Emin misin?
Hayır
Mevhum bir düşünce
Dedim bilmiyorum anlaşılmaz bir ifşa
Uzun bir çizgide ömür çetin bir dolambaç misali
O kadar da zor değil
Görebilseydin eğer
Bakın evrene! Geceyle gündüzün yer değiştirmesi
Kanaat edecek terakkiler göstermiş
Eflatuniye döndüğü dört mevsimi resmeden
O tahammülün sesinden tanır
Parlak bir ışık huzmesi kederin üstüne düştü
Kristal tozların pırıltısı o sükûnete yayıldı
O anda ne müjde bir kahkahaya benziyordu
Ne de hıçkırık bir gözyaşına
Melanetleri sevgiyle takas ettim
Sus artık sesim!
Sükûnet şefkatliydi
Güçlü bir güç silkeledi beni sanırım Tanrının eliydi
Tasviri mümkün mü?
Beni yeniden hayata hazırladı
Sabrımla inşa ettiğim hazzın lezzetine ulaştım
Hayatın yüzüne baktım
Tuhaf kendinle dövüşen anlaşılması zor bir sihiri var
İnsan ne ile yasar?
Geçmişin anıları, geleceğin soruları
Helezonlar halinde çoğalan notalarıyla
Biliyor muydun?
Mikâil şaşkınlıkla tanıklık eder
İrkilir hangi yastan söz edeyim
Koştu durdu insanlar
Ahengi, aşkı, ihtirası yitiren hayatta
İnsan zekâsı seyyah olup süzerek batan kızıl günü
Geçti ateş içinden yanmak sizin
Bir nefes dinlenmeden zulmetti misafirperverliğine
Ne olur ey tabiat yüzüne baktır! Her ilmek Tanrının zanaatkârlığı
Zümre edebiyatının dili çözülse
Tanrıya kimi gösterecek
Sizi dedi elbet
Tanrı bir gün yavaşla eğilip aşağıya baksa
Gülümserdi
Şöyle bitirirdi!
Kızgın bir anımda yaratmadım sizi
Hayatın yüzüne bakın! Neydi suçu?
Hayat sordu sarı çiçeğe?
Bir şey söylemeden sorulmayan soruya cevap vermişti
Ahengi bozuk hayattan insanlar
Allahtan korkmaz insandan utanmaz insanların
Peygamberi utanır!
Ağzına sağlık s-a-r-ı ç-i-ç-e-k
KAYIP YALDIZ
Yılgılardan mahşerleşmişler
Ne varsa işitilen
Desin ki
Bir ermişe benzeyen günahlar
Katedralin ayazma duvarına yüzünü sürse sonra ah! der