4
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1186
Okunma

Dizi çözülüyor gecelerin
Gölgeler karışmakta derin maviye
Alıp başımı
Gün doğumlu bir yerlere ulaşmak sancısı hala içimde
Oysa burada bacalar tütüyor
Gün doğuyor yine şehrine
ilkbaharların
Bakıyor gözümün köküne
Kar çiçekleri
Uykusuz gecelerce
Sallayarak elini kolunu bir hayat
Yükseliyor siste
Gün doğuyor
Çıplak mevsimler doğuyor içime
Dikiyor gözünü gözüme bir inşaat işçici
Yeniden başlama hevesi
Yükselirken alın teri tozlarında
Nice yazgıları varmış
Anlamamışım
Mavi ışıkta ağlamak ne güzelmiş
Kahve rengi bir hacimle dolarken her şey
Dağılan yüzleri sayıyorum elimde
Hala sokak lambaları
ışıtıyor hayat kadını ve erkeğinin yolunu
Elimde toprak kımıldıyor
Bembeyaz kar çiçeklerine yaz gelmiş meğer
Sabahleyin düşen her damla yaş
ilkbaharda açarmış
Hatırası yemin gibi
Bahçenin kapıları sonuna kadar açık
ilk göz ağrısı belli
Çocuk alınlarının tatlı rüyasında
Gül renkli ışıkları aksamında uyanırmış
Yeni anladım
Seninmiş bu bakışlar
içimde fecir gibi yıllarca uyumuş
Tahta merdivende unutulmuş hatmi aşk
Seslerimizi içine dolduran sislere islemeli baharlar
Renk renk koşuştugumuz yollarda
kalmış
Küçük mendillere sarılı mesajlar denizde
Karşı minaredeki yatsı
Yatagıma sabah esintileri yağdıran ezber
Denizlere adanmalıymış meğer
Ve incir agacı ne hayatlara gebeymiş
Oyuncaksız büyüsekte
Ne çok oynarmışız hayatla
Yada hayat dallarımızda
Beyaz mendilde
Bem beyaz da kalırmış öyle
içinden sesler geçen akşam
Alıp uykularımı kuşlara teslimmi ettin
Hafızam bir denizde hazine
Kenarından kalbe çırpınışlarını saymassak
Sıyrılıyor gözlerimden geceler
Hasreti edebi kılan kalemim
Ve tin
Meğer ölüm yok’muş
Açık pancurlardan papatya çırpınışlı suya
Ürperirmiş uzaklara
Ilık gölgelerde uyumuş düşler
Beyaz etekli sabahlardan kaçıp
Yeşil sabahlarda kapalı dışarıya
Renkli fanuslar gibi kalmış
Omuzlarında ayışıgı örülmüş çocuk
Baş uçunda bir eski öpücük yarası
Göğsünün taşkın bereketi aşkın
Gözlerinde rüyaları bile mahmur
Büyülü gölgelerdeki uçuşması akşamın
Seslerden anlaşılan eden bahçeleri
Meğer ne çok yakınmış her şey
Avucumda tuttugumum her maden altın
Hepimiz cennetlikmişiz meğer
Dallardan süzülen öfke
Meğer bahar müjdesiymiş
Billûr bir kaheh gibi
içince insan unuturmuş
Artık o cennete emanet gibiyiz
Geceler dilimde şûrup
Aklımda yeşil deniz
Ne günah ne de sevap
Ruhları avare kılan uyku
içimde baygın koku
Dudaklarla bugulaşan sana
Yakalanıyormuş meğer
Okundan ayrılmış meğer yay
Savrulmak için gök yüzüne
Gökler uzaklaşırken yerde
şükür
Çok şükür Tanrım
Sevmek bıraktın yine
konyak içip sarhoş olarak sabaha
is başı yapacağız yine
5.0
100% (3)