2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1584
Okunma
Sabahın kör saati
Vurdu gecenin umarsız ayazı
Vurdu dizlerime kapaklandım
Sevda denizine
Sevdam koyu, kahvem deminde
Sigaram sana yanıyor
Ve sis çöküyor odama
Düşün geceden kalma
Sensizliği taşımaktan yorgun
Bitap düşüyor bedenim çıplak güne
Kollarım acıyor, açıyorum gün öpüşlerimle
Yokluğunda tenin tenime
Çözülmez mi anlamın yakıcı cazibende
Anılar bir garip türkü dilimde
Gülümser dudaklarında bir gül katre katre
Işıldayarak düştüm geceden
Bir umut koptu uçarı mavi
Kürt kızının karanlık gözlerinde
Bronz teninde yaktık hayalleri
Ve sen kaderimdin yazılmayan
Kayıp benliğim ve sana sarhoşum
Şimdi şiirlerde aşkı sayıklayan
Öpüyorum Nurhak dağındaki asi duruşunu
Masum bakışlarında
Donuyor, savruluyor dağ güllerim
Sarhoş bir sevişmenin ardından
Fırat´sın taşan yatağında, isyandık
Usunda ki asi, şımarık aşk kabarırdı teninde
Sevişmelerdi ertelediğimiz, olmayan yarınlarda
Deli bir ceylandım dolanan etrafında
Aradığını bulamayan titreyişler
Zindan uzaklığında
Yabancı adımız
Sılaydık gurbetin iki farklı ülkesinde
Mor bir öpücük yollardım dudaklarına
Kurşun değmeden arzularıma
Susardım sana ve topraklar çatlardı ana diyarımda
Tanımadığımız sokaklara taşırken gölgelerimizi
İzimizden geçerdi acemi ihanetler
Nemruttan üzerime doğardın
Görkemli duruşunda eskirdi sıcaklığın
Anadolu’dan kopan iki yürektik
Kahraman kenttin ve ben sana mağlup
Dağları buram buram kekik kokan Munzur’da
Asi ceylandım ve usunda üşüyen geleceğimiz
Kazılırdı avuçlarımıza..!
Sude Nur Haylazca