9
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1746
Okunma

dil-i bade-i reng-i zülf
Fesleğenler açtığında
Ve
Ellerime hüznü düştüğünde sabahın
Senle uyunulmuş geceyi haramî bırakacağım
Henüz uyuyor olan çocuklara
Rüzgar güllerimi toplayacağım
Ardından
Sırasıyla
Sana uçmayı heves eden
Ve eski şairlerin yazdığı
Vakur mısralar düşecek başucuma
Sevgili
Sesine akacak bu gün Tuna’nın suyu
Eşsiz kokular uzanacak tenine
Ve
Gizemini söyleyeceğim sana sevmelerin
İlişmeyeceğim kimseye
Lahitlere sığmışlardan sonrasında
İsimsiz kalmışların öncesine
Aşk
Aşk adındaydı tüm nidalar
Şehrin gözyaşlarından önceydi
Kimse bilmezdi bilenler öldüğünde cesetleri kefensiz defnedilmişti
Nil
Nihavent geceler ellerin nereye uzansam ellerin
İşitsem ıslaklığında tuz buz sevmelerin
Lemalara sığmaz anlatmaya ölümlerim
Dil-i bade-i reng-i zülf
Diyelim ki ölüyoruz yokluğun acınası hiçliği gözlerimizde
İsimlerini söylüyoruz tüm unutulmuşların
Liyakatsiz inançlarımız uzaklarda azlediliyor
/isminle ismimle sır olabilsem sen varken gözlerimde/
Bakıyoruz sonrasında yoksa yalan mı
Ateşi beklerken İbrahim
Devri devranı nemrut’tu ademin
Eskiydi zaman oysa aynıydı yalan
/işte gece düşüyor gözlerimize şimdi sokulmak vaktidir usulca sinene/
Rint sakiden dert yanarken Hayyam şaraptan eserdi
Elleri titrerdi ilk yanlışında ölümlünün sonra kan kokuyordu arkasında kalanlar
Nisa idi faili meczup katilin ve leşi avuçlarında dolaşırdı
gerçeği buydu aslında yaratılıştan ölümlü nefsin
/ izlemekteyim göğsünün ritmik titreyişlerini
ve sen uyumaktasın sevgili/
Zul demişti ilk önce anlamsızlığın bilmecesini düşündüğünde
Üstelemişti sonra ya hak olan ölüm bu değilse
Lavinya dedi sonra seni sevmekte ben ölümlülerin en yoksuluyum
Fesleğenler açtığın da bir buse-i ahu kondurur musun kurumuş tenime
5.0
100% (5)