7
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
1475
Okunma
.
sardığında geceyi kırmızı yangınlar
sızladıkça avuntu alevleri
yandığımızın adıydı
ve
nabzında atan şiirli çarpıntılar
savaşçı sabahların göğsünde uyanılan her günün ertesi
ışık ve gölge oyunuydu yüzüm
sınarken ruhu- zaman ve aşk
gözlerinde gördüm ölümsüzlüğü
siyahtan düşen renklerle boğum boğum
son soluğum
ve
sakın ağlama ismi yüreğime yazılan
sen kokan şehrin iklimi keşfedilmeden soluğunda
sarıl bana sarıl ki dursun saatler
nasıl olsa kırıktı aynalar
kanayan yanlarımız zehirlese de bizi
unutma ki damarlarımız açıktı hayatın nefesine
fırtınalı bir havada okyanus köpükleri arasında
özgürlüğün tadını aldıkça dudaklar
zirveler asi köleliklerindeyken
avuçlarımın arasında bana sunulan
aldanışların kök saldığı uçurumlar
ve
vurulmuş uçurtmalar vardı gökyüzümde
güzel karanlık hapishanede bir başkaldırı
suskun bekleyişlerin resmedildiği duvarlar arasında
sanrılarla sarılı çığlık çığlığa gerçekler
hatırlanamayan rüyalardı bilinmezlik
ve
yokluk anahtarı düştüğünde ellerimize
varlık kolay değildi kayıp kapılar ardında
ne çok kaldık sessiz savaşlarımız ortasında
içmeli şimdi aynı kadehten beyaz bulutları
son yolcusu değilken bu yolun
yağmur alışmadan bu şehre
mazgallara saklanmalı anılar