2
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1703
Okunma
ulu bir yıldızdan iki dağ kopup kondu yeryüzüne
yeryüzü dalgalı saçlarıyla sağır bir okyanustu
gazeldi uslanmış uzayda. Dünya
çapkın intiharlar ve kıskanç depremlerle
çalkalanmaktaydı. O sırada
kayıp bir parçaydı an
ve aralandı zaman. Bu
gereğinden önce gelmiş bir gelecekti
susuşların çingene tarihi deniz diye kendini vurdu
ve çenebaz tan kızıllığı kızıp
akşamüstlerine sokuldu
o gece o ulu yıldızdan kopan iki dağ
bir uçurum doğurdu
sürüsüne saldırmış köpeğin vur emri kadar
geçmişsizdi dağların biri
biri sanki bir kıyının sabah masumluğundan
yeni çıkmış gibiydi. O uçurum
bir dinsizin ilk duası kadar alçakçaydı. Düşülse
ölünmezdi sanki. Sonra sanki
çağına çağrılmış gibi
arzulu sözcükler
derinlerde devler besleyen yalnızlığın yasası
akasyaların arasından esrik bir serinlik
ardından ağır bir sarışın güzikindisi çıkageldi.
veba saçan sıçanların karanlık krallığı gündüz
gündüz bir günindinin aklına ay düşünce ürperdi
ürperdi ki adına aşk denildi. Kahinlerce
dokuz canlı bir güneşin atardamarına bakarak
ve geçmişiyle geçinemeyen ne varsa
aşka sığındı. O zaman
zaman çıldırıp bir perdahın ardında kahinleri
kartallara parçalattı ve paranoyakların
ayakta kalacağı yüzyıl başladı. Aşk diye
o cinnetin andon ipi çekildi ve çekildi insanlık
ceninlerin susan yurduna. Ben
ben-i adem diye başımdan vurmuşlardı
zaten…
2389.İstD
5.0
100% (3)