6
Yorum
33
Beğeni
5,0
Puan
909
Okunma
Yanlış boyda doğmuş bir anlam azmanı olarak
ve saire, tarafından yutulan içindir
:
İşaretlerin, işaret etmediği yerde çözülmeyi bekleyen
devrik bir cümle gibi, mazlum fiillerle doludur, içimiz.
Zindeliğin kırbacıyla her gün,
her şeyi hatırlamanın çıkmaz sokağından sağ çıkar,
ve sabahları karanlık oda açıldığında
bütün o bütüne dahil olma çabasıyla,
bize doğru koşan tercümeye kör uyanırız.
Dünya tecessüm ettikçe başkaldıran,
başımızı o sahte rükudan kaldıran, neyse
içimize iner ve orada inileyene,
kendini bulmayı telkin eder. O ki,
kin gütmekle güzelleşen ruhun özyavrusudur,
şiddet yani.
Ve bugünden geriye doğru, giderek
gerçekleşen bir tarihte nükseden nefret,
göğsümüze iğnelenen paftası geniş cevheri
eritmek için, hummalı ve tetanoz dolu kırbacıyla
fırlar aramıza.
Aramızda, ölümü insana yakıştırıp
dayanıklı böcekler gibi hayatta kalanlar,
zincirlenmiş bir cemre olup, bu mezbaha tezgahında
sonuna bakanlar, sonsusa kadar okunmuş dudaklarının
şifresini arayanlar, uyduruk tariflerle
uygun adım yürüyenler, vaat ve vaaz arasında
afallayan büyük sözler, gelecek ters gelince
şimdinin başını döndürenler, göz göre göre yorulunca,
gerçeği gasp edip, çetelesini silenler,
silkinmek için beklemektedirler. Ya ahsen-i takvimden
yahut esfel-i safilinden.
Oysa ruhun gemisi karaya oturduğunda,
etimizde ağdalı soluğuyla gezen kibir sayesinde,
parlarız. Okşanmaya hazır kasıtlı bir cehaletle
ve mümkün olan her sevince hücum ederek.
992bin24İst.
5.0
100% (12)