0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
869
Okunma
Kayıp bir düşün sırrı vardır ya
Hani rüyalarına girer belli belirsiz
İrkilip uyanırsın, suya anlatırsın
Sanki hudutlarda tek kanadı kopmuş
yaralı bir güvercin gibi çırpınır
Dağın zirvesini ipoteklemiş
kendini tanrı sanan bir kartal gibi de güvenlidir bazen
değişir, değiştirir kendini girdiği bütün rüyalarında
tanıyamaz ve eşleştiremezsin, hiçbir halini, hiçbir haliyle...
kayıp bir düşün sırrı vardır ya işte!
kimse bilmez hangi sularda boğulmuştur
hangi korsanın paslı tüfeğinde rehinken
boncuk boncuk terlemiştir alnı
hangi geceye, hangi şarkıyı söylemiştir...
faili meçhul bir cinayete kurban gitmiştir belki de!
kendinden kaçarken
hiç bilmediği bir kentin
ismini bile telaffuz edemediği bir tren istasyonunda...
belki, kendisini kurtarmıştır kurtarmasına ama
gölgesini bir ateşe kaptırmıştır, bir ucunu yakmıştır
belki bir yağmurda, bin parçaya ayırıp
bin ayrı yere savurmuştur zerrelerini, kim bilir?
konuşanlar varsayımlardan öteye gidemez hiçbir zaman
her ne kadar kendilerinden çok emin konuşsalar da
bilirsiniz işte onları ‘’bilirisiniz’’ anlattırmayın
her şeyi bilirler ama hiçbir şeyi hakikatiyle bilmezler...
kayıp bir düşün sırrını hele hiç bilmezler
genelde iz bırakılmamış bir intiharın üzerinde dururlar
ip kullanılmamış, titreyen ellerle iğreti bir mektup bile yazılmamış
(...’’çünkü bugüne kadar yazılan hiçbir intihar mektubu;
düzgün bir yazı ile yazılmamıştır...
baktığında alelacele çıkılmış, dönüşü düşünülmeyen bir yolculuğa benzerler.
hani; otogara gidersin ve bana bir bilet kes dersin ya gişe memuruna,
nereye diye sorar sana, sen sabırsız bir ses tonuyla, neresi olduğu önemli değil,
bana bir bilet kes diye tekrarlarsın! eğer anlayışlı birisine denk geldiysen
halinden ve sözlerinden maksadını hemen anlar
ve hiç uzatmadan ilk eline gelen desteden bir bilet keser sana
yok eğer aklı kıt, düz mantık birine denk geldiysen vay haline
iki saat uzatır da uzatır.
’...vay...’ beyefendi, sen bana nereye gideceğini söylmezsen ben sana nasıl bilet keseyim
nerden bileyim ben senin nereye gideceğini
hatta seni gözüne kestirdiyse biraz daha ileri gider
yahu ne antika insanlar var, hep banamı denk gelir bunlar diye hayıflanır da hayıflanır.işte böyle bir şeydir; o titrek harflerin yürüdüğü,
ayrıntısız mektubun anlamı...amaç sadece gitmektir, nereye olduğunun bir önemi yoktur...)
şimdi sorarım size;
Kaçımızın, en azından bir tane de olsa kayıp bir düşü olmadı ki?
Yaşadığımız şehrin üstünde kaç milyon kayıp düş
Başıboş ve hedefinden sapmış olarak dolaşıp durur
Düşündünüz mü hiç?
kayıp dediğime bakmayın siz
bir düş kaybolmuşsa, o düş ölü bir düştür artık
ve bir düş ölmüşse o düş hiç doğmamış demektir
bir isim bile koyulmamış
ve çok acıdır,
akranlarının suratına çarpa çarpa söyleyeceği
bir lakabı bile olmamış...