13
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
2586
Okunma

titreşen yıldızların
lacivert bulutları yumuşacık bir şal gibi
üşüyen omuzlarına sardığı
kararsız
bezgin bir gökyüzünün dizlerinde başım
karartma gecelerine tutsak bir şehir gibiyim
ve kuşatılmış ihtilâllerim
vaâd edilmiş bir hikâyeye firar etmiş şiirlerim
yalın ayak
çalakalem
ardından koşmuşum da yetişememişim
üstelik halâ
ne yana dönsem
serseri bir mayın gibi infilak eder
bitti dediğim hallerim
...
günlerdir tek kelime yazmadım
yemin bozdum
ezber bozdum
bir sahte hüviyet edindim de
nefesim tükenene kadar şarkı söyledim
meşk ettim
güldüm ağladım
olgun bir nar gibi böldüm yüreğimi
tane tane döküldüm hüzzamdan segâha
aşk okudum aşktan âzâde
yine aşkı vurdu bendirde elim
heyhat !
bu ben miyim
bu maske kimin
bu divâne kim
...
şakülü bozuk bir duvar örmüş usta bildiğim
yıkılmışım kendime çoktan
ne tuğlam varmış meğer ne kerpiçim
kum karışığı toprakmış tüm hünerim
şimdi her delirdiğinde rüzgâr
dağılırım sereserpe
olmazlara savrulur zerrelerim
ve ondandır hükümsüzlüğüm
reddi miras misalidir ancak
gerçeği malûm ile mahfuzdur
kabul olmaz bilirim kendime yalancı şahitliğim
CEYDA GÖRK
5kasım2009