17
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
2625
Okunma

telâşlı, tozlu yollara vurduk günleri
kurt yeniği unutulmuş sandıklara devşirdik
buruşuk eprimiş ve örselenmiş gölgemizi
nemli rıhtım taşlarınca yosunlu
bir yanardağ eskisince
küllenmiş küflü hatıraları
yok saydık
unuttuk...
savrulup gittik her birimiz
bir başka şehrin akşamlarına
tenhalığımızda
kemirilmiş tırnaklarımızın acısıyla sızlarken
bir başka sancılı şehrin tükenen musıkîsi içinde
ferahnâk faslının nezaketiyle avunup
sağır meşklerin riyakâr gülüşlerinde
kaybolduk...
...
ayrılıklara ağlayan kaldı mı bizden başka
ihanet kuytusu arka bahçemizde
sessiz sedasız
bizden habersiz
bir akşam yağmuru sükûnetinde düştü gözyaşlarımız
ve gözyaşımızla büyüyen
sardunyalar tomurcuk verdi de
biz kendi tuzumuzda
kavrulduk…
...
neden halâ
yosunlu kurnalarını
sadece güvercinlerin hatırladığı bir sebil gibi
ıssız ve kupkuru avuçlarımız
neden halâ
bir öksüz gibi kırılgan
ve ürkek
ve ağlamaklı mısralarımız
...
hani güneştik biz
hani gökkuşağı yansırdı umutlarımızda
hani silinip silinip
yeniden yazılırdık sevdalara
hani dört mevsimdik ya
hani en çok da ilkbahardık
mevsimler mi değişti
takvimler mi
aynalar mı
sevdalar mı aldattı bizi
tutunamadık o kasırgalarda
nihayet
zerre zerre
toz duman
savrulduk…
...
tenhalığımızda
kemirilmiş tırnaklarımızın acısıyla sızlarken
bir başka sancılı şehrin tükenen musıkîsi içinde
ferahnâk faslının nezaketiyle avunup
sağır meşklerin riyakâr gülüşlerinde
kaybolduk
ne yazık
kaybolduk...
CEYDA GÖRK