7
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1606
Okunma
İstanbul’a gitmeli şimdi ,
O herkesin kendi halinde olduğu şehre...
Küçük bir çanta içerisinde birkaç parça eşya ile ,
İstanbul’a gitmeli o yorgun şehre...
İşte böyle...
Ne zaman ağız dolusu gülücüklerim donup kalsa kuytu köşelerde ,
Ne zaman konuşacak sözcük bulamasam ,
İstanbul’a gitmeli derim...
Sonra ölesiye isterken istanbul’u
Ertelerim yolculuğumu...
Beni delicesine seven birileri olmasada ,
Ertelerim yolculuğumu...
Ve ufka takılan gözlerime hayret eder ,
İstanbul’a olan hasretimin türküsünü mırıldanırım...
Gökyüzüne bakıpta düş kurmayan insan olabileceğini ,
Hiç aklıma getirmemiştim birkaç gün öncesine kadar...
Ve onun altındaki dünyada yalpa vuran kayıkların bıraktıkları yakamozları , herkesin saatlerce seyredip düş kurduğunu falan sanırdım...
Ama aldanmışım ,
Dünyası ufak insanların işi bu ,
Yalnızların...
Saatlerce ,
Mehtaplı bir gecede ,
Gökyüzünü ve onun altındaki dünyayı ,
Deryayı seyretmek...
gökyüzünü , denizi , mehtaplı geceleri ;
sevmesende saatlerce seyretmeyi ,
SEVİYORUM SENİ...
Usulca bu yanlı homurdanan vapurların sesinde ,
Solungaçları kızıllığını koruyan taze bir balığın tadında ,
Karnıboş çığlıklarıyla sefaletin çatılarına insafsızca saldıran lodosun sıcak kasvetinde ,
seviyorum seni o boş kalan köşede...
gitgide soğuyor havalar ,
sürekli dolup boşalıyor o köşe
ama hiç olmuyor o geceki çay buğusu dumanlı sohbetler ,
ANLIYORUM Kİ ;
SEVDİĞİNİN YANINDA OLMALI İNSAN...
VE ŞAÇLARIMA İLİŞTİRİP SERİN SAHİL MELTEMİNİ ,
KARIŞIYORUM KÖHNE BİR SOKAĞIN İZBE KARANLIĞINA
SARP ÖZDEMİR
5.0
100% (4)