23
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2686
Okunma

katmerli bulutların inci grisine
ebruli ibrişimler bağlamakta
solgun benizli güneş huzmeleri
donuk bir tebessüm düşmekte Boğaziçi’nin mahzun yüzüne
derin bir iç çekiş gibi serâpa hüzün esmekte bâd-ı sabâ
kıyılarda yalılar
yamaçlarda köşkler kederde
bir varmış bir yokmuş
heder heder içinde
henüz silinmemiş
az önce okunan ezân-ı Muhammedî’nin aks-i sedâsı
gezinmekte gök kubbede
suların mavi teni
eski temmuzları anmakta ürperişlerle
mor salkımlar
yarı ölgün akasyaları teselli etmekte
o köhne yalının bahçesinde
ve
kıyıya yakın harap kameriyede
sararmış bir fotoğraf gibi
bal köpüğü gözlü bir kadın
örtmek için siyah saçlarına akşamı
kıpırtısız
beklemekte
avuçlarında kuru gül yaprakları
mahzun
hummalar içinde
saatler
yorgun vapurlar gibi
çırpınan yüreğine inat
bezgin telaşsız
umarsız bir seyirle geçmekte
ve akşam________
erguvan gölgeli camlarda
güneşin yangını sönmekte
ve işte
yanında beliriyor beklediği
bir martı aklığında geliyor nihayet
eski ve küskün sevdasının hırçın hayaleti
gülümsüyor kadın
ah ...onu halâ nasıl sevmekte
şeffaflığı bedenini ruhunu delip geçmekte
çözülmüş eski suskunluğu
çığlık çığlığa söylenmekte
itham etmekte durmadan
düğümlü isyanlarını
susan şiirlerini
kavuran hasretini hiç bilemeden
-neden
-neden gelmedin... demekte durmadan
nasıl öfkeli
ve gözyaşları içinde
susmakta kadın
cevabı yok
ölümüne sustuğu o yemin üzre
pür keder mazi
süzülmekte kirpiklerinden o rast kâr-ı nevle
dönmekte
durmaksızın
dönmekte semâzen gibi gönlüyle
içinde hiç susmadan üflenen neylerle
hatırlanıp içilmeyi bekliyor gibi bir yanı
kristal bir kadehte yarım kalmış gül şerbetince
ve hazana yenik kızıl bir yaprak güzelliğinde
rıhtımda dağılan dalgaların tuzlu zerreleri
okşamakta yüzünü sevgilinin elleriyle
ve hiç açılmamış bir sevda mektubu gibi
öylece duruyor ömürlük hatıralar gözlerinde
beklemekte
zamanı yok ederek
nefesini tutarak
beklemekte
ve artık________
gitme vaktidir
usulca yerinden kalkıp
uzun eteklerine sarılan kuru yaprakları okşuyor gözleriyle
gölgesi
büsbütün inen gecenin lâciverdinde
usul usul yitmekte
gitmekte
bir daha hiç dönmemek üzere
benliğini eriten hasreti sürüklemek için var gücüyle
gönlündeki tevekkül mahremine
çilehânesine gitmekte
ve gözden kaybolmakta
ardından ağlayan
hicaz hümâyûn bir bestenin nağmelerinde...
ceyda görk
1 mart 2008 17.25