26
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
2250
Okunma

zirveleri seven kartalları vardı sevdiğimin
gönlü
onların dolandığı doruklar gibi yüce
gözü dolardı
içi sızlardı
yüzüme dalıp gittiğinde
yolları seven seyyah gibiydi sevdiğim
hiç bilemedim güzergâhını
menzili ne
nedense
hep çığ düşerdi de uzardı mesafeler
ne zaman yönünü bana çevirse
yıldızına aşık hilâli vardı yârimin
avuçlarında üçlerdi de bırakırdı avuçlarıma
öpüp başıma koyardım
gülümserdi
geri alır da elinle takardı göğsüme
ağacın yaprağını
gemisi batanın salını sevdiği gibi severdi beni
dertlinin dermânı
bülbülün gülistânı sevdiği gibi severdim onu
hem nasıl
delice
...
"ağlatmak kolay" derdi " zaten ağlayan Leylâ’yı"
ve nasıl inanırdım sevgisiyle güleceğime
ne oldu da
dilemmâlara
ne oldu da
muammâlara
ne oldu da
murabbâlara döndük
destan yazarken sevdâlara
ölsem
inanmazdım gideceğine
...
şimdi uzak bir seyyareden seyreder gibi maziyi
küllenmiş bir yangının harlanmaya teşne ateşiyle
özlemek kaldı elimde
oysa
Mecnûn’un çölü
efendinin sadık kölesini sevdiği gibi severdi beni
sultânın kulunu
kulun sultânını sevdiği gibi severdim onu
hem nasıl
delice...
CEYDA GÖRK
19 EYLÜL 2008