3
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1703
Okunma

damla ve liman
efsunlu bir nakarat
tekrar edip dururken
tik tak, tik tak
duvar diplerinin ölgün sabahlarında
üşüyen bir yalnızlığı
soyunduğunda sokaklar
anladım
kutsanmış bir kovalamacada
daraldıkça
kıskacına alırmış zaman
gizlenen bir gidişin
izlerini sürerken
ve görmemek için
tüm gizleri silerken
sıyrılıp tik ve tak arasından
bir geniş zaman içinden geçtim labuce!
dönsem şimdi tersine
koca bir boşluğa çıkar
gittikçe ince bir sızıya dönen tüm yollar
bir damla
bir damla nerden bilsin labuce
birikinti mi, göl mü, nehir mi
içinde yitip gittiği
nerden bilsin
hangi kıyıda bekler onu bir liman
liman diyorum, labuce
parçalanmış bir kıyıda
gelgeç uğramalara
ve korunaklı
kimbilir ne çok mutlanmıştır
bir sığınan
ve ne çok ağıtlar yakmıştır
gidenlerin ardından, o liman
oysa bir liman
bir liman kime sığınırdı labuce
lime lime olmuş umutlarla
parçalı kıyılardan başka
kolay mıydı direnmek
her dalgaya
kolay mıydı kalmak dimdik ayakta
bir lodos, bir poyraza
kolay mıydı
her damlaya korunak olmak
ne damla bilir kimin, nerde
ve neden beklediğini
ne liman; kimi, neden
liman diyorum, labuce
bir damla
bir liman
kim bilirdi ki
kim kime damlaydı
kim kime liman